Hatay, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Misak-ı Millî Hudutları dışında kalmış gerçek Türk toprağıdır.
Kıbrıs gibi, KKTC gibi.
Stratejik önemi nedeni ile Hatay’a sahip çıkmak isteyenler vardı, sömürgeci, Emperyalist Fransa gibi, Suriye gibi. Hatay da bir Kurtuluş Savaşı vermiştir kurtuluşunu ve Anavatanla birleşmesini sağlamak için. Bu Kurtuluş Savaşı da dahili ve harici düşmanlara karşı sürdürülmüştü.
Hatay’ın Kurtuluş Savaşı’nda da Kurtuluş Savaşını baltalamaya çalışan hain odaklar vardı. Fransızların beslemesi ve işbirlikçisi Maho Ağa ve Çetesi gibi. Hatay Kurtuluş Savaşını en iyi, bu mücadeleyi başından sonuna kadar sürdürmüş ve önderlik etmiş, Hatay Cumhuriyeti’nin ilk ve son Cumhurbaşkanı TAYFUR SÖKMEN’in hatıralarından öğrenilebilir… Biz de öyle yaptık. Bu bilgilere, Sayın Tayfur Sökmenin anılarından kaleme alınmış “HATAY’IN KURTULUŞU İÇİN HARCANAN ÇABALAR” isimli kitaptan öğrendik.
Bu kitabı okuduktan sonra, Hatay Kurtuluş Savaşı’nın nasıl olup ta çok kısa bir sürede başarı ile sonuçlandığını anlamak mümkün olur.
Hatay mücadelesi başladıktan sonra, Önce dirayetli bir duruş sergilendi. 24 Ağustos 1938’de Türk ve Fransız ordularının garantisi altında Hatay’da Millet Meclisi seçimi yapıldı. 2 Eylül 1938 günü Hatay Millet Meclisi toplantısında, Atatürk’ün adayı Tayfur Sökmen Hatay Cumhurbaşkanlığı’na seçildi. Hatay Millet Meclisi oybirliği ile 23 Haziran 1939’da anavatana katılma kararı vererek, Hatay devleti Atatürk’ün yüce himmeti ile tarihe 17’nci Türk devleti olarak geçmiştir .
Hatay mücadelesine başlarken; Yüce Atatürk’ün birkaç vesile ile Türk Ulusuna, Fransa’ya ve dünyaya bir mesaj niteliğindeki şu sözleri ibret vericidir:
”Hatay benim şahsi meselemdir. Keyfiyeti Fransız büyükelçisine tâ bidayette açıkça ifade ettim. Dünyanın bu durumunda böyle bir meselenin Türkiye ile Fransa arasında müsellâh (silah) bir ihtilâfa müncer olması katiyen varid değildir. Fakat ben, bunu da hesaba kattım ve kararımı vermiş bulunuyorum. Şayet ufukta bu yolda binde bir ihtimal belirse, Türkiye Cumhuriyeti Reisliği’nden ve hatta Büyük Millet Meclisi azalığından da çekileceğim. Ve bir fert olarak bana iltihak edecek birkaç arkadaşla beraber Hatay’a gireceğim. Oradakilerle el ele verip mücadeleye devam edeceğim.”
İşte, gerçek bir Cumhurbaşkanı’nın sergilemesi gereken güçlü, kararlı ve kesin irade.
Bence Hatay Kurtuluş Savaşı’nın birkaç yıl içinde başarı ile sonuçlanmasının en önemli nedeni, savaştan yeni çıkmış, olanakları çık kısıtlı Türkiye’nin böylesine güçlü bir iradeyi dünya önünde gösterebilmesidir. Dünya kabul etmeyecekmiş, ABD kabul etmeyecekmiş, Avrupa ne dermiş, halimiz ne olurmuş? Gibi kaygıları olmadan her güçlüğe göğüs gererek bu güçlü iradenin gösterilebilmesidir… Bu güçlü iradenin kararlı bir şekilde gösterilmesinden sonradır ki; 18 Ocak 1937’de Fransa Başbakanı Léon Blum, Türk büyükelçisine bir mektup yazarak, özetle şu düşünceleri ileri sürer:
”Sırf hukuk alanında anlaşmamız güçtür. Milletler Cemiyeti ise bizde olmayan tam özgürlüğe sahiptir. Fransız hükümeti şunu açıklayabilir ki, cemiyetin bu sorun için seçeceği sözcünün (rapporteur) görevini en geniş biçimde anlamasına hiçbir engel görmemektedir ve konseyin kararına önceden razıdır… O, şimdiden sancağı ayrı bir varlık gibi ele alabilir. . Tek bir kaygım vardır, anlaşmazlığımızın gerçek nedenlerini kavrayıp onlara çare bulmak ve bu dikenli sorunu ülkelerimiz arasında daha da dostçasına bir yakınlaşmayı sağlamak için bir vasıta yapmak…”
Çok geçmeden de, 27 Ocak’ta Türk ve Fransız hükümetlerinin ilke bakımından anlaşmış oldukları bir metin, sözcü İsveçli Sandler tarafından Milletler Cemiyeti Konseyi’nin onayına sunulur. Bunun en önemli iki hükmü: – Sancak’ın ayrı bir varlık sayılacağı ve içişlerinde tam bir özgürlüğe sahip olacağı ile Türkiye’ye İskenderun limanında transit kolaylığı için birtakım hak ve üstünlük tanınacağıdır. Sancak’ta Türkçe ve Arapçanın her ikisinin resmi dil olacağı da az sonra kararlaştırılır. Hatay Kurtuluş Savaşı’nın birkaç yıl içinde başarı ile sonuçlanmasının en önemli ikinci nedeninin de Hatay Halkının büyük bir çoğunluğunun Türkiye’ye olan bağlılığı, başarıya olan inancı ve güçlü bir ‘Türkiye ile birleşme’ istencinin var olmasıdır… Buna da bir örnek göstermek gerekirse; “Uzun görüşme ve tartışmalardan sonra bir tugayın Hatay’a girmesi kararlaştırılmıştır. Daha sonra Kara Kuvvetleri Kumandanı olan Kurmay Albay Şükrü Kanatlı’nın kumandasındaki tugay, 5 Temmuz 1938’de Hatay’a girmişti. Senelerdir hasret kaldığı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Hatay’a girmesi, bütün Hataylıları, görülmemiş heyecan ve sevince gar kettiği gibi, senelerdir bozuk olan moralleri düzelmiştir. Bu arada Reyhaniyeli hemşerilerimin arzuları üzerine Albay Şükrü Kanatlı kumandasında bir süvari birliği Reyhaniye’ye gelmekte iken Amik atlıları tarafından Ayrancı köyünde karşılanıp hep birlikte Rehaniye’ye gidildi. Çatalhöyük köyünde köprüden geçerken Mürseloğlu Kemal Bey, süvari birliğinin önünü kesip, daha önce, ”Türk ordusu Hatay’a girerse tek kızım Necla’yı kurban edeceğime ant etmiştim” diyerek Albay Şükrü Kanatlı’nın atının ayakları altına kızını kurban etmek için yatırınca, Albay Şükür Kanatlı atından atlayarak küçük kız çocuğunu kucağına almış ve onun yerine getirilen koç kesilmiş.” Kıbrıs da Kurtuluş Savaşından sonra Misak-ı Millî Hudutları dışında kalmış gerçek Türk toprağıdır. “Kıbrıs Türk Halkı da “KIBRIS KURTULUŞ SAVAŞI’nı başlatmış, sürdürmüş, Hatay gibi çok kısa sürede olmasa da başarı ile sonuçlandırmıştır.
Şimdi sıra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması için ciddi ve ölümüne bir mücadele vermektedir.
Bugün o Sarı Saçlı, Mavi Gözlü Aslan’a ne kadar çok ihtiyacımız var?
GÜNDEM
18 Kasım 2024SPOR
18 Kasım 2024GÜNDEM
18 Kasım 2024SPOR
18 Kasım 2024SPOR
18 Kasım 2024GÜNDEM
18 Kasım 2024GÜNDEM
18 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.