DOLAR 32,5164 0.07%
EURO 34,9833 -0.15%
ALTIN 2.436,760,04
BITCOIN %
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Kamil ÖZKALOĞLU;   İsmet Kotak ve  Zaman  Akıp Giderken

Kamil ÖZKALOĞLU; İsmet Kotak ve Zaman Akıp Giderken

ABONE OL
15 Eylül 2019 20:13
Kamil ÖZKALOĞLU;   İsmet Kotak ve  Zaman  Akıp Giderken
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Gerçekten zaman su gibi akıp gidiyor…

Hani, aradan on yıllar geçtikten sonra bile, deriz ya; Mahallede çocuklarla saklambaç oynadığımız günler dün gibi…

Zaman zaman deriz ya; Bir zaman tüneline girebilsek ve ilkokul günlerine dönebilsek…

Deriz de dönmek imkânsız…

Sayın İsmet Kotak’sız günler yaşanırken aradan yıllar geçti.

Ne yazık ki çok istememize karşın artık İsmet Kotak’lı yıllara dönmek de imkânsız…

Yaşamını Ulusal Mücadele’ye adamış, davayı inatla ve ısrarla savunmuş bir arkadaşımız, bir büyüğümüzdü İsmet Kotak…

Banka Müdürü olarak, Milletvekili olarak, Bakan olarak, Parti Başkanı olarak, sürekli köşe yazarı olarak, antiemperyalist Kemalist çizgiden hiç şaşmadan Kıbrıs Türk Halkına ve Türk ulusuna hizmet etmiştir…

Düşündüm ki onu en güzel, çok sevdiği kendi kaleminden dökülen bir makalesiyle anmaktır.
İşte İsmet Kotak’ın 1966 yılı başlarında yayınlanmış bir makalesi:

“KIBRISTA UTANÇ VERİCİ BARİKATLAR

Ali Hüseyin kapıdan doğruldu, kucağındaki çocuğu ile köy arabasına yerleşmekte olan karısına seslendi:

— Fatmalı selâm söyle bizim gardaşa. Bilir niçûn gelemem Şehere!

—Söylerim Ali! Bakalım bizi sahat kaça kadar bekletecekler Mağusa Kapusunda!

—Eeeh şöyle böyle üç, üç buçuk sahat dutar herhâlde. Dedi şoför!

Burası Mehmetçik’ti. Bir Saatlik yolun üç buçuk saatta alındığından bahsediliyordu.

Burası Lefke, Şoför son hazırlığı yapıyordu.

—Hade be acele ediniz. Bir barikat Ksero’da. Bir barikat Astrometrit’te, bir de o Mağusa Kapısı! Allah belâlarını versin. Sanki Londra’ya gideceyik!

—Hade söylenme. Bakan bizi içeri de sokmazlar!

*****
Burası Mağusa Kapısı. Saçının rengi her gün değişen bayan elini uzatıyor yaşlı bir Türk hanımına;

—Vallahi bırakmam sizi içeri. Falıma bakacaksınız, dedi. Ve falına baktı yaşlı Türk hanımı, yaşlı gözlerle!

Silâhlı bir Rum askeri, şoförün birini süngüsü ile dürttü ve küfretti… Bir yavru arabada durmanın azabına dayanamadı kaçtı annesinin kucağından yere atladı, ve daldı yoklananların arasına olanca kuvveti ile tokat indi yüzüne iki yaşındaki Ahmetçiğin!.. Bir anne koştu kaptı yerde yuvarlanan Ahmetçiği, dudakları titriyor fakat bir şey söylemiyordu. Yüzünde bir kin çizgisi daha belirmişti.

—Evet, evet sen… Dön geriye kime verirsen ver benzini boşaltacaksın arabadan fazladır. Koymam seni Türk kesimine bu benzinle!

Adam boynunu büktü. Bu ikinci oluyordu. Az önce bir başka polis geri çevirmişti. Gidip boşaltmış ve geri gelmişti. Bu defa yine arabanın tankında fazla benzin olduğundan bahsediyorlardı.

Şurasına kadar gelen küfürü basamadı. «Dur» dedi, «dur hele» dedi «Belki bir gün belki bir gün» diye çekildi oradan. Geriye götürdü arabayı. Kendisi de bilmiyordu kime vereceğini benzini…

Pis köpek, bana karşı gelemezsin sen. Burada bizim borumuz öter. Ulan hepinizi köpek gibi geberteceğiz. Alın bu leşi. Sokun içeriye. Arabasının altında çimento sokuyordu Lef koşanın Türk kesimine!

Şoför Hüseyin hiddetten kahroldu… Öksüzlerin damını onartamıyacaktı yine. Kardeşinin çocukları ortada kalmıştı… Refah Dairesi bakardı. Bir de yıkık dökük bina kalmıştı geride. Sokmuşlardı başlarını onun altına. Bütün kış dam akmıştı. Yasaktı çimentonun Türk kesimine sokulması, mevzi yaparsınız diyordu Papaz. Tabii binlercesi de bu saçmalığın altında eziliyordu. Şoför Hüseyin her defa arabanın altına bakmaz bu namussuzlar demişti de öksüzlerin damı için bir torba çimento sokmağa kalkmıştı arabanın altına… Ama o gün yoklayacağı tuttu namussuzların. Yolcular döküm saçım kaldı Mağusa Kapısında ve şoför Hüseyin’i alıp götürdüler.

Burası, Mağusa, Lârnaka, Baf, Lefke, Geçitkale ve öteleri… Burası Beşparmaklar, Erenköy, Poli ve daha öteleri… Burası üç buçuk yıldan beri her türlü acıya göğüs gererek derdini anlatamayanların diyarı! Burası, iki kilometrelik çemberlerde, millî bir dava uğruna ömür çürütenlerin diyarı… Burası fedakârlıklar yatağı! Burası kartal yuvalarında bir gece yarısı donanların, eşinden ve çocuklarından üç buçuk yıl ayrı yaşayanların diyarı… Burası bir dilim ekmeğe eyvallah diyerek «Vatan» türküsü söyleyenlerin toprağı!

Ama bari «Barikat yoktur, kuşatma yoktur» denmesin diyor Mağusa kapısında saatlerce ezilenler. Rum polisinden tokat yiyip yerde sürüklenen Ahmetçiğin anası bari «Çektiklerimizi» bilin diyor. Ötede üç buçuk yıldan beri Türk Mücahidin savunduğu topraklardan çıkamayanlar acı acı gülümsüyor ve «Yakınlar uzak oldu.» diyerek kendilerini avutuyorlar!

Herşeye rağmen, kadın kılıklı bir polis yaklaştı radyonun yanına ve:

—Ne diyor be Turko? Diye sordu. Şoför Mehmet’e.

—Barikatlar yok diyor, dedi.

Rum polis bir kahkaha attı, sonra ekledi,

—Pazartesi Paska haa… Unutmayın. Kimseniz gelemezsiniz Lefkoşa’ya… Biz da Paska yapacağız, sizi yoklayacak adam yok burada!

Şoför Mehmet baktı, baktı… Ve

—Gün gele, hayır ola! Dedi…

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.