Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ve Kıbrıs Türklerine karşı sürdürülen saldırı, yok etme ve bu coğrafyadan sürme planları, Avrupa’nın Türkiye’ye ve Türk Halkına karşı sürdürdüğü saldırı, yok etme ve bu coğrafyadan sürme planlarından farklı düşünülemez.
Bu planların geçmişi ta 1800’lü yılların başlarına kadar uzanır. Aslında bu planlar, asırlar öncesinin intikamını alma gibi ilkel duyguların da sonucudur. Kin ve intikam duyguları ile planlar yapan Avrupa, çeşitli asılsız bahaneler uydurarak; Türkiye’nin iç yönetimine kadar sızmışlar ve olumsuz zeminler hazırlamışlardır.
Avrupa’nın propagandalarının etkisi altında kalmış bazı aydın(!), mirasyedi ve medya mensubundan oluşan bir Avrupa hayranı zehirli zümre oluşmuştur.
Bu zümre mensupları atacakları her adımda mutlaka Avrupa’dan eğitim ve öneriler alan, tüm işleri Avrupa’nın emellerine uygun yapan, Bütün dersleri Avrupa’dan alan görüşlere sahip olmuşlardır.
Ve en kötüsü de ülke meselelerinin çözümünü de Avrupa’nın sahte değerlerine bağlama yolunu seçmişlerdir.
Oysa hangi istiklal vardır ki; yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. (ATATÜRK)
Atatürk döneminde sayıları önemli ölçüde azalmış olan Avrupa Hayranı ve işbirlikçisi bu zümre, ne yazık ki Atatürk’ten sonra hortlamış ve Türkiye ile Türk Halkını zehirleyebilecek noktalara gelmiştir.
Dikkat edilirse açıkça görülür ki; 1990’larda faaliyete geçen Avrupa; KKTC’de de Avrupa Hayranı ve işbirlikçisi bir zümre oluşturmayı başarmıştır.
Önce kendilerine ve amaçlarına yatkın ve uygun buldukları kişilerden guruplar oluşturarak Avrupa’nın güzel kentlerinin Lüks otellerinde ağırlayıp eğiterek beyinleri yıkanmış.
Bu eğitim ve operasyonlardan geçmiş olanlar, İlk Kıbrıs Türk Halkı önüne çıkışlarında da; “Biz Türk değiliz, Kıbrıslıyız” gibi pankartlar asarak açıkça kendilerini ifade etmişlerdir.
Türk gençlerini aldatıp Güneydeki Kiliselere ibadete götürecek kadar mankurtlaşmış aydınlar(!) var.
Tüm bu saldırı, yok etme ve bu coğrafyadan sürme planlarının öncelikli hedefi Enosis yolunda en büyük engel olarak görülen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tasfiyesi ve Kıbrıs Türklerinin biz azınlık toplum haline getirilmesidir.
Görüyorsunuz işte, gizli ve aşikâr Avrupa hayranları, bu öncelikli hedef uğruna her türlü yalanın, entrikanın arkasına saklanarak faaliyetlerini sürdürüyorlar.
Eğer bugün görüşme masasında, KKTC’yi tasfiye edecek bir Federasyonu çözüm olarak görüşme zorunluluğunda kalıyorsak; bunun tek nedeni bir süre iktidarı ve devlet Başkanlığını ele geçiren AB hayranı ve işbirlikçisi partilerin, ellerine geçirdikleri bu ilk fırsatta KKTC’nin tasfiyesine dünya önünde ön koşul olarak imza atmalarıdır.
Eğer bugün görüşme masasında, Kıbrıs Türk Halkının egemenliğinin var olmadığını ve Kıbrıs Türklerinin self determinasyon hakkının ortadan kaldırılmasını kabul ettiysek bunun da nedeni ayni AB hayranı ve işbirlikçisi partilerin, ellerine geçirdikleri bu ilk fırsatta Kıbrıs Türklerinin egemenliğinin ve self-determinasyon hakkının olmadığına dünya önünde ön koşul olarak imza atmalarıdır.
Bizim zorunlu ve tek hedefimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.
Bu adadaki varlığımız ve geleceğimiz ancak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığı ve yaşatılmasıyla mümkündür.
Bir ülkede güç ve kuvvet, o ülkenin halkına aittir. İktidarlar ve Devlet Başkanları halk iradesine uyma zorunluluğundadır… Batının Avrupalılaşma Katakullisine inanarak, Birleşik Kıbrıs veya Federasyon gibi saçmalıklara aldanmak, Kıbrıs Türklerini geri dönüşü imkansız bir köleliğe sürükler.
GÜNDEM
19 Aralık 2024SPOR
19 Aralık 2024GÜNDEM
19 Aralık 2024SPOR
19 Aralık 2024SPOR
19 Aralık 2024GÜNDEM
19 Aralık 2024GÜNDEM
19 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.