24 Nisan gününden bahsederken; söze ANNAN PLANI ile başlamak doğru olacak.
Biz, Kıbrıs Türkleri olarak “ANNAN PLANI”ndan Kasım 2002’de haberdar olduk.
24 Nisan 2004 tarihine kadar da “ANNAN PLANI” ile oturduk, “ANNAN PLANI” ile kalktık. Bu süreçte gazetelerin, televizyonların gündeminde öncelik hep “ANNAN PLANI” olmuştur.
Neredeyse tüm dünya KKTC’ye koştu.
Sömürgeci Batı Emperyalizmi, içimizdeki çakma solcular, geçmişi seneler öncesine dayanan bir işbirliğine girdiler. Kıbrıs Türk Halkının tüm haklarını ortadan kaldıracak bir Planı birlikte hazırladılar ve en uygun zamanda uygulamaya koydular.
Kıbrıs Türk Halkını, daha düşünmeye bile fırsat bulamayacak dar bir zaman cenderesine soktular.
Sonra da;
“Bu Plan şahane(!) Referandumda ‘evet’ derseniz; ödül olarak AB vatandaşı olacaksınız, ambargolar kalkacak, dünya vatandaşı olacaksınız, refaha kavuşacaksınız, villalarda yaşayacaksınız, gençlerin önü açılacak, başınız göğe erecek, plana ‘evet’ demezseniz, bitersiniz. Ambargolar altında ezilirsiniz, dünyadan kopuk olarak yaşamaya mahkûm olursunuz. Türkiye’nin zulmü altında ezilirsiniz diyerek, bir yandan da ‘BARIŞ’, ‘ ÇÖZÜM’, ‘AB’ sahte sloganlarını atarak Kıbrıs Türk Halkını yıkmaya yönelik bir yalan propaganda sürdürdüler.
Bu sıkıştırma ve dayatmalar 24 Nisan 2004’e kadar duraksamadan sürdü.
Olaya AB de müdahil oldu. Bir vaatler, bir şantajlar, bir tehditler sormayın.
AB’nin Alman Komiseri yüzlerce kez Kıbrıs’a gelerek sürekli “Anlaşma olsa da olmasa da Rumlar AB üyesi olacak” mesajını verdi, bıkmadan, usanmadan hatta utanmadan.
ABD de boş durmadı. 300 milyonun üzerinde nüfusu olan dünyanın en güçlü, en modern ve ayni zamanda da insan haklarına en saygılı olduğunu, dünyaya insanlık ve adalet dağıttığını da iddia eden ABD’nin Büyükelçisi, kahvelerimizi, köylerimizi gezerek baskı uyguladı. “evet” denirse vaatler, o da olmazsa tehditler savurdu.
İngiltere de boş durmadı, Üs bölge Komutanları Türk köylerini gezerek Plan’a ‘evet’ demeleri için tehditler savurdu.
ABD, AB ve Genel Sekreter tarafından aldatıldığını defalarca itiraf eden AKP Hükümeti de “evet” için elinden geleni esirgemedi.
Zamanın Genel Kurmay Başkanı da Kıbrıs Türklerinin plana “evet” demesini sağlamak için elinden geleni yaptı.
Tüm bu baskı, şantaj, tehdit ve kumpaslar sonucunda Kıbrıs Türk Halkı 24 Nisan 2004’te “ANNAN PLANI”na “evet” dedi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bu olaylar yaşanırken; Rum tarafında, Rumların Plana ‘evet’ demelerini sağlamak için hiçbir teşebbüste bulunulmadı. BM’nin, ABD’nin, AB’nin ve İngiltere’nin hedefinde sadece Kıbrıs Türk Halkı vardı.
Burada AB Komiserinin hakkını vermek gerek, “Anlaşma olsa da olmasa da Rumlar AB üyesi olacak” mesajı; Rumların Plana ‘hayır’ demesini sağlayan bir etken olmuştur. Yüzlerce kez tekrarlanan bu açıklama; Rumlara açıkça, “‘hayır’ deseniz de AB üyesi olacaksınız, bu plana ‘evet’ demeniz gerekmez” mesajını veriyordu.
Rumlar, komiserin bu sıcak mesajından sonra ileriyi görerek plana ‘hayır’ dedi.
Bu kadarla da bitmedi; Referandum sonrasında Sömürgeci Emperyalist ülkeler; Plana ‘hayır’ diyen Rum tarafını eleştirmek yerine; “Bu sonuçla Kıbrıs Türkleri Bir Devlete sahip olmak istemediklerini ilan ettiler.” açıklamasını yaptılar.
Planın yapımcıları, Türkler “evet” Rumlar ‘hayır’ derse Türk toplumuna yapacakları yardımları ve desteği de açıkladılar. Olay gerçekleşti ama Türklere verilen sözlerin hiçbiri yerine getirilmedi. Hepsi yalanmış…
Her ne kadar GS Annan bu plana sahip çıksa da; planın, emperyalist ülkeler tarafından inceden inceye planlamasından doğduğu gerçeği ortaya çıkmıştır.
Tüm bu olaylar gösteriyor ki Planın amacı Türklerin “evet” Rumların “hayır” demesini sağlamaktı.
Yıllar süren bu titiz çalışmanın sonucu ne derseniz bu planı hazırlayanlar büyük bir başarı sağlamışlardır.
Plana “hayır” diyen Rumlar başarılı ve kazançlı olmuşlardır.
“ANNAN PLANI” macerasının tek kaybedeni de Kıbrıs Türkleri olmuştur.
Ne yazık ki hala ülkemizde 24 Nisan’ı bayram gibi kutlayanlar var…