DOLAR 32,4970 -0.15%
EURO 34,9404 0.26%
ALTIN 2.436,440,56
BITCOIN 2074748-1,45%
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş;  Annan planı Türkiye’yi kuşatma planıdır

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş; Annan planı Türkiye’yi kuşatma planıdır

ABONE OL
26 Nisan 2018 19:44
Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş;  Annan planı Türkiye’yi kuşatma planıdır
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ın , Annan planıyla ilgili olarak 19 Eylül 2003 tarihinde yaptığı açıklamaları tarihe not düşmek adına yeniden yayınlıyoruz;
“İsveç’te yapılan bir toplantıda Sevr Anlaşması’nın Türkiye’ye yeniden dayatılması yönünde karar çıkarılmıştır. Kimdir bunlar? Sevr’in zemini ve felsefesini ileri dönük bir şekilde yaratmaya çalışanlar var. Dolayısıyla eylemleri de bu yöndedir.
Kıbrıs’ı alıp Yunanistan’a vermek, tarihte hep olduğu gibi Yunanistan’ı Türkiye aleyhine güçlendirip, büyütmek politikaları her taraftan Türkiye’yi kuşatma planlarının bir parçasıdır.
Kıbrıs’tan sonra sıra neye gelecek? “Türkiye AB’ye girecekse eğer federasyonu kur, Patrikhane’yi ekümenik hale getir, Ruhban Okulu’nu aç, Ege’de Yunanlara istediklerini ver, en sonunda da Konstantinapolis dedikleri İstanbul’u ver” diyeceklerdir.
Örneğin Pontus Rumları hak iddia etmeye başlıyor. Güney Kıbrıs’ta bunlar besleniyor. Avrupa Parlementosu’nda ve diğer AB ülkelerinin parlementolarında Ermeni tasarıları geçmektedir. Meseleyi hallet, özür dile, parasını ver diyorlar.
Peki Türkiye farz edelim ki AB’ye kendisinden istenen herşeyi verdi. Kıbrıs’ı da verdi. Parlamentolarında Ermeni Soykırımı’yla ilgili karar alan ülkeler o zaman diyecek değil mi “hoş geldin Türkiye, biz de seni bekliyorduk, bütün imtihanları verdin ama birşey var daha. Ermeniler’den özür diledin mi tazminatları verdin mi? Bizim parlementomuzda bu konuda karar var. Bunu da yapın sonra gelin.” Yani ellerinde o kadar çok kart var ki Türkiye’ye karşı, insan hayret içinde kalıyor.
Türkiye gerçekten bir pazarlıktaysa, Türkiye’nin elinde en büyük koz Kıbrıs’tır. Bunu peşinen verirse başka neyi pazarlık edeceksin. Hiçbir şey kalmaz. O yüzden bu konuda Türkiye’nin sonuna kadar diretmesi lâzımdır. Zaten 1960 antlaşmaları da bizi güçlü kılmaktadır. Türkiye’nin olmadığı bir yere Kıbrıs giremez.
TÜRK ULUSU DİRENECEKTİR
Sevr’i yeniden canlandırmak istiyorlar. Lozan’ın rövanşını almak istiyorlar. Şimdiki zeminin buna uygun olduğunu düşünüyorlar. Müthiş bir dış borç içindeyiz. Bu ellerinde büyük bir silah. Bunu kullanıyorlar. Diğer taraftan Türkiye’nin AB’ye girme istemini kullanıyorlar silah olarak. Bütün mesele Türk ulusunu direnişine ve Türk hükümetinin kararlılığına kalmıştır.
“Her konuda dediğimiz olacak, Ege’de, Kıbrıs’ta olacak, Kürtlere gereken federe hakları vereceksiniz, Türkiye’nin parçalanması için ne gerekiyorsa onu istiyoruz” diyorlar.
İş bu noktaya gelirse Türk ulusu ve Türk hükümetleri tabiatıyla direnecektir. Türkiye belki de ikinci bir Kurtuluş Savaşı, belki de diplomatik bir Kurtuluş Savaşı vermek zorunda kalacak. Bugün bizim Kıbrıs’ta yaptığımız gibi.
AB HAVUCU
Yeni açılımlarımız söz konusudur. Şu anda önümdeki kâğıtta da bunların bazıları yazmakta. Yakında görülecek. Yapılacak çok şey ve çok alternatifimiz var. Bunları yaptıktan sonra da biz artık dünyaya dönüp: “Daha ne yapmamızı istiyorsunuz?” diye sorabileceğiz. “Rum hâlâ uzlaşmıyor, Rum hâlâ ben tek meşru hükümetim, Rum hâlâ sen azınlıksın diyor, daha bizden ne bekliyorsunuz” diye bizim de dünyaya sorma gücümüz ve hakkımız olmalıdır.
Kıbrıs’ta önümüzdeki seçimler bu kararlılığı da gösterirse ki ben göstereceğine inanıyorum, AB havucuyla bizi istedikleri yere götürebileceklerini zanneden makamlar bir kez daha durup düşüneceklerdir.
Rum tarafına da “artık sen bunları silahla yenemedin, aç bıraktın diz çökertemedin, uluslararası diplomaside her yolu denedin yine pes etmediler, işte görüyorsun bu halk devletine, Türkiye’sine sahip çıkmıştır. Artık sen siyasetini değiştir.” diyecektir.
Tabi iyi niyetlilerse bunu yaparlar. Ama eğer değilseler daha da çok baskıya başlayacaklardır. Hem bizim hem Türkiye’nin AB’den, Avrupa’dan, medeni dünyadan birşey beklememiz doğru mu değil mi diye o noktada karar vermemiz gerekir.
“Biz Mayısa kadar istediğimizi yaptıramazsak, ada artık kati surette bölünmüş olur” diyorlar. Eğer bundan korkuyorsan kabadayılıktan vazgeç. Yalan bir ünvan altında Kıbrıs’a sahip çıkma hatasından vazgeç. İki eşit taraf olarak konuşalım.
HER GELEN TRENE BİNİLMEZ
“Aman falan tarihte tren kaçacak, aman mahvolacağız” diyorlar. Eğer bu tren ise tek tren olamaz. Bir tren gider ötekisi gelir. Yeter ki sen hangi istasyonda duracağını ve hangi trene bineceğini bilesin. Her gelen trene aman kaçıyor diye binilmez. O tren seni yanlış yere götürür. Bunların yapmak istediği budur.
Durun bakalım bu tren nereye gidiyor? Yunanistan kollarını açmış, bekliyor. Buraya gelin aman diye yalvarıyor bize. Niçin yalvarıyor? Yüz yıldır Kıbrıs’ı alamamış. Şimdi dolaylı yoldan alacak, senin de imzana ihtiyaç duyuyorlar.
O nedenle kaçan hiçbir tren yoktur. Bizim çok akıllı, sabırlı ve kararlı olmamız lâzımdır. Aralık bizim için bu açıdan bir imtihandır. İnşallah halkımız aldanmaz.
ALDIKLARI PARALAR
Anadolu’yu geziyorum, görüyorum. Her görüşten, her partiden insanlar bir araya gelip Kıbrıs’taki davamıza destek oluyorlar. Beni alkışladıklarını, heyecanlandıklarını, ağladıklarını görüyorum. TBMM’de partiler bugüne kadar Kıbrıs konusunda hep oybirliğiyle karar almışlardır. Onun için bir çatlak falan yoktur.
Ama varmış intibasını vermek isteyen bazı medya çevreleri olabilir. Bu doğrudur. Ben “Cemaatimi arkama alırım ve Anaodolu’ya dayanarak, inanarak mücadeleyi sürdürürüm” dedim. Maksatlı olarak demecimi “Anadolu’yu arkama alırım” şekline soktular. Zannedersem böyle bir şey çıkacağını hesaplayarak bunu yaptılar. Neticede biz bunlara alıştık.
Bugün Türkiye’den yeni gelen insanlar bu muhalefetin hareketini yeni bir hareket olarak değerlendiriyorlar. Oysa bu yeni bir hareket değildir. Kendileri yıllardır mevcuttur. Biz Cumhuriyet’i, devleti kurmak için bunları ikna etmek zorunda kaldık. “Kuramazsınız” diye çıktılar karşımıza. Ben de onlara dedim ki “Yarın biz kuruyoruz, eğer siz gelip oy vermezseniz bu devletin kurulmasına, bizlerin cumhuriyetimizin siyasi partisi olarak o mecliste oturamazsınız.” “Efendim biz telefon edelim” dediler. “Telefonlar kesilmiştir” dedik. “Büyükelçiye gidelim” dediler.
Büyükelçiye beni şikayet etmiş, “gidin Denktaş’la konuşun” cevabını almışlardır. Ve ertesi gün tamam diyerek, mecburen ellerini kaldırıp oy verdiler. Biz geçirdik kararı. Ertesi gün bunlar yine başladılar konuşmaya.
Biz egemenlikten bahsedince, “egemenlikten bahseden insan uzlaşma istemez” dediler. Daha o zamandan başladılar. Yeni birşey değil bu hareket. Ama bugün daha organizedirler, daha örgütlüdürler. Dış odaklardan aldıkları paralarla daha zengindirler ve AB havucunu göstererek özellikle gençliği kandırmak istemektedirler.
Bugün basına baktıysanız gençleri almışlar etraflarına, “AB’ye girersek bedava okuyacaksınız” diyorlar. Peki Türkiye sizi bedava okutuyor. Ananı da okuttu, babanı da okuttu. AB bedava okutsun diye ne tavizler verilecektir?
Büyük bir çaba içindedirler. Ev ev dolaşmaktadırlar. Ben hâlâ halkımın mayasına güveniyorum, inanıyorum inşallah alnımızın akıyla bu imtihandan çıkacağız.
Bakınız biz soluz diyorlar. Ama AB’ye hizmet ediyorlar. Fakat bakın çok ilginçtir. Rum’un solu, komünist partisi AKEL diyor ki; “İdeolojik olarak AB’ye karşıyız ama milli dava açısından destekliyoruz.” Bunu söyledikten sonra artık sen hâlâ nasıl Rum’la beraber AB’ye gireceğiz diyebilirsin? Adam milli davam için giriyorum diyor. Türkiye’yi tamamen Kıbrıs’tan çıkaracağız diyor. Bunlarla işbirliği yapanlar Yunanistan’la Enosis’e hizmet ederler. Ondan sonra azınlık olarak haklarını arasınlar.”

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.