Rum tarafında yapılmış olan istatistiklere göre Rum halkının genelde %45’i, Rum nüfusunun %65’ini teşkil eden 18-35 yaşları arasındaki gençler de Türklerle bir arada yaşamak istemiyor. Son zamanlarda Rum basınında “iki ayrı devlet esasını kabul edenler çoğalmaktadır” haberleri yer almakta, bazı ultra milliyetçi kişiler bu haberleri yayanları “davaya ihanetle” suçlamaktadırlar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının büyük bir kısmı da 1960’daki Ortaklığın, bu kez kalıcı olabilmesi için iki eşit egemen halka ve onların devletlerine dayanmasını istemektedir. Zoraki ortaklık, baskılara dayalı birliktelik halkımıza uzlaşma diyor, Annan Planında olduğu gibi yutturulursa, bu kez, böyle bir anlaşma daha vahim sonuçlarla yıkılacaktır. Kıbrıs’ı babalarının malı bir Yunan adası addedenlerin, her iki halka 1950’lerden beri yaşattıkları acıya akıl ve mantık yolu ile son vermek zamanı şimdidir. Rum halkında “iki devlete dayalı bir anlaşma” görüşünün yayılmaya başlaması akıl ve mantığın ultra milliyetçi duyguların yerini alabileceğini göstermektedir. 1977’den bu yana federasyon formülünü “mecbur oldukları için” veya Hristofyas’ın dediği gibi “istediklerinden değil, Türk askerini adadan çıkarıp, garantilerden kurtulmak için” görüşme zorunluluğu karşısında kalarak varılacak bir anlaşmanın kalıcı olmayacağını aklı başında herkes bilmektedir. O halde, kanla son bulan bir birlikteliği, yeniden daha da karmaşık bir halde tekrarlama gayreti niye?
Federasyonu zorla ve Türk askerinden kurtulmak için görüşen Rum liderliği “Türklerin önerileri konfederaldir” demektedirler. Bize göre öyle değildir ancak konfederal olmalıdır. Ne yazık ki ayrı devlet, ayrı egemenlik istemediğini başlangıçta açıklayan ve görüşme masasına AKEL-CTP görüşü ile oturmuş olan Sayın Cumhurbaşkanı Talat, şimdi de konfederasyona kapıyı kapatmıştır. TC’de ve KKTC’de Meclislerde karara bağlanmış olan formül Konfederasyondur! Karşılıklı saygı, eşitliği kabul, 1963-74 olayları hakkında samimi bir itiraf, Anavatan Türkiye sahillerinden 70 km. ötedet bir ada üzerinde söz hakkının varlığı ret edilmemiş olsaydı, 1960’ın Ortaklık Devleti yerlebir edilmezdi.
23 Haziran 2007’de Alithia gazetesinde İngiliz Bakan Hoon’un “Eğer Kıbrıs Rumlarının %40’ı yeniden birleşmeyi istemiyorsa, o zaman çare kalıcı bölünme veya konfederasyondur” beyanatı şöyle yorumlanmıştı:
Alithia gazetesinin 23 Haziran 2007 tarihli nüshasında Alekos Konstantinidis imzalı, “Bölünme mi yoksa konfederasyon mu?” başlıklı yorumun çevirisi şöyledir.
“Kıbrıs Haber Ajansı KİPE’nin haberine göre İngiltere Dışişleri Bakanlığının Avrupa İşlerinden sorumlu Bakanı Geoff Hoon, Kıbrıs-İngiltere ilişkileriyle ilgili bir konuşmasında, Kıbrıslı Rumların %40’ının Kıbrıslı Türklerden ayrılmayı istediklerini söyledikleri son anketten birine değindi ve şöyle söyledi: “Eğer Kıbrıslı Rumların %40’ının yeniden birleşme istemediği gerçekse, o zaman kaçınılmaz bir şekilde Kıbrıs’ın kalıcı olarak bölünme tehlikesi ortaya çıkmaktadır.” Sayın Hoon şöyle devam etti: “Eğer halk ayrı ayrı yaşamak istiyorsa, bu ciddi şekilde göz önünde bulundurulmalı ve herkes halkın iradesine saygı duymalıdır”. Son olarak İngiltere’nin konfederasyon çözümünü destekleyip desteklemeyeceği ile ilgili bir soru üzerine Sayın Hoon, zamana dayanabilecek tek çözümün, tüm taraflarca desteklenecek olan çözüm olduğunu söyledi. Şimdi gelin olaylara bir göz atalım: Gerçekten de son yıllarda yapılan bütün anketler, özellikle de Nisan 2004 referandumundan sonra yapılanlar, Kıbrıslı Rumların büyük bir oranının, ki artış göstermektedir, ayrı ayrı yaşamak istediğini söyleyerek, “bölünmeyi” desteklediğini göstermektedir. İngiliz Bakan, madem ki halk ayrı ayrı yaşamak istiyor bu ciddi şekilde göz önünde bulundurulmalıdır ve halkın iradesine saygı duyulmalıdır derken elbette haklıdır. Nasıl ki herkesin dediği gibi, Kıbrıs’ı yeniden birleştirecek BM planını reddetme kararına saygı duyulması gerekiyorsa. Tam bölünme fikri, son yıllarda Kıbrıs Rum nüfusu arasında zemin kazanıyor, öte yandan sorunumuzu ele alanların politikasının bu eğilimi cesaretlendirdiği görülüyor. O kadar ki bunun resmi politika olup olmadığını kendi kendimize soruyoruz. Ayrıca bazı makale yazarları, yazar da dahil, sorunumuzu ele alanların, ayrılığı, yakışıksız ismini kullanacak olursak bölünmeyi neden müzakere etmediklerini merak ediyorlar. Lukas Haralambus’un son makalesinde de savunduğu gibi (Sunday Mail ve Politis) (ilgi) bu çözüm, ”kitle iletişim araçları tarafından desteklenecek ve Cumhurbaşkanı Papadopulos buna karşı çıkmayacak, çünkü iktidardan uzaklaşmasına neden olmayacak. “Ayaklarımızı yere daha sağlam basacak olursak, liderlerimizden hiçbirinin, bölünme kelimesini kullanarak, ayrılığı açıkça desteklemesi sözkonusu değildir. Kıbrıslı Rumların %70-80’i tam ayrılık lehinde tavır takınsa bile ve bu, liderliğin gizli isteği olsa bile…
Ancak İngiliz yetkili konfederasyon kelimesini kullandı. Bu belki de sorunun ele alınmasında altın anahtar olabilir. Konfederasyon ile ayrılık kalıcılaşıyor, yasallaşıyor ve halkın ayrı ayrı yaşama isteği yerine getirilmiş oluyor. Konfederasyon, bölünmeyi reddeden BM ile AB’de de kabul edilebilir. Avrupa Birliği, iki devlet çözümünü (bölünme) kabul etmeyecektir, öte yandan AB de tek temsiliyete sahip bir konfederasyon çözümünü kabul edecektir. Konfederasyon geleceğe ilişkin bir umut penceresi de bırakmaktadır.”
Evet. Konfederasyon kalıcı barışın çıkış yoludur. Cesaretle savunalım. Sayın Talat acele etmiş bu kapıyı da kapatmıştır fakat son söz halkındır! (19 Ekim 2009)
GÜNDEM
15 Ekim 2024SPOR
15 Ekim 2024GÜNDEM
15 Ekim 2024SPOR
15 Ekim 2024SPOR
15 Ekim 2024GÜNDEM
15 Ekim 2024GÜNDEM
15 Ekim 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.