DOLAR 34,3054 0.31%
EURO 37,5445 -0.07%
ALTIN 2.925,561,27
BITCOIN 21658981,33%
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Prof. Dr. Ata ATUN;   Rumların Kıbrıs’ta bitmeyen mülkiyet savaşı (2)

Prof. Dr. Ata ATUN; Rumların Kıbrıs’ta bitmeyen mülkiyet savaşı (2)

ABONE OL
31 Ağustos 2018 08:59
Prof. Dr. Ata ATUN;   Rumların Kıbrıs’ta bitmeyen mülkiyet savaşı (2)
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kıbrıs Rum Kilisesinin Türk mallarını kanunsuz bir şekilde ele geçirme veya el koyma girişimleri adanın 1878’de İngiltere’ye devri ile başladı ve yıllar geçtikçe de hız kazandı.
Megali İdea pençesinden kurtulamayarak Yunanlılaştırmak amacı ile yoğun çaba harcayan Kıbrıs Rum Ortodoks kilisesinin örgütlü ve planlı bir şekilde sürdürdüğü gizli ve açık tüm eylemleri. Kıbrıs Türk halkının Adadaki temel haklarını ortadan kaldırmayı ve sonuçta Adanın Türklerden tümüyle soyutlanmasını hedeflemektedir. Geçmişte olduğu gibi bugün de CAMİ-KİLİSE, MÜSLÜMAN-HRİSTIYAN, RUM-TÜRK ve HİLAL-SALİP gibi zıtlıklar içerisine sürekli ve zoraki sokulmak istenen Kıbrıslı Türklerin ne kiliselere, ne de Rumlara karşı geçmişte olduğu gibi zerre kadar güveni kalmamıştır.
Yakın geçmişte kilise aracılığı ile satın alınan Türk arazisi üzerine herhangi bir “AYYOS” un veya kilisenin dikilmesi, bölgede bulunan Türk halkını fazlası ile rencide etmiş; kilisenin gelecekte bölgeye getireceği tehlikeli gelişmelerden endişe ettiği için de bulunduğu yeri zaman içinde terk etmiştir.
Kıbrıs’ta yaşanan ve bilinen bir gerçek de kilisenin olduğu yerin ve çevresinin Rum halkı tarafından süratle yerleşim alanı haline getirilmesidir.
Yöreye yakın olan Türkler ise varını yoğunu yavaş yavaş satarak veya terk ederek başka yerleşim alanlarına doğru göç etmeleridir.
Camilerin olduğu yerlerde ise Türkler, yoğun bir şekilde yerleşim alanı oluşturmuş, Rumlara ait araziler ise satın alınarak bir Türk kantonu haline dönüştürmeye çalışmıştır.
Türklerin, Rumlardan ayrı olarak yaşama istemi aslında Rumlara olan güvensizliğinden kaynaklanmaktadır. Rumların Türklerden ayrı kalma istemleri ise Türklere karşı antipatilerinden ve geleceğe dönük düşmanlıklarından ileri gelmektedir.
Kıbrıs Rum Ortodoks kilisesinin Ada sathında inşa ettirdiği küçük kilise ve Ayyo’ların inşaat alanları bir takım Bizans mitolojilerine, uydurma hikayelere dayalı yerlerdir. Yapılan yeraltı kazılarında ortaya çıkarılan heykellere ve antik mabetlere derhal sahip çıkılarak; organize bir şekilde Eski Eserler Dairesinden gerekli izin çıkarılarak; kilise veya Ayyo yapımına başlanır ve o tarihten itibaren yeraltı kazılan ile ilgili mitolojik yaklaşımlara dayalı bilgiler yaygınlaştırılmak suretiyle “Kilise ve Ayyo”ya bir isim bulunurdu. Burada ilginç olan husus; yerleşim alanlarına uzak ve gelecek vadeden yerlere yapay nedenlerle inşa edilen bu küçük kilise ve tapınaklarla el konulması ve Rum halkına yerleşim alanı kazandırılmasıdır.
Türk toplumu böylesine entrikalı yayılmacılık karşısında çaresiz kalarak Cami çevresinde sıkışıp kalmıştır.
Ada arazisi yalnızca, kilise topraklarından oluşmamaktadır. Lüzinyan ve Venedik kalıntıları, Ortodoks kilisesinin temeli ve öğesi değildir. Kıbrıs Rumları kendilerini Bizanslı saymakla, Bizans tarihini ve geçmişini tasarrufu altında bulunduramaz. Kaldı ki Bizans ile Kıbrıs Rumluğu arasında herhangi bir bağ ne şimdi ve ne de geçmişte asla oluşmamıştır. Kıbrıs Rum’u, Yunanistan kilisesi ve papazlarının etkisinde bırakılarak Rumcayı konuşan ve Hıristiyanlığı benimseyen karmaşık, levantin bir topluluktur. Aslını berrak bir şekilde ifade etmesi mümkün değildir.
1821 Yunan İhtilalının en önemli uzantısı olan Kıbrıs Rum Ortodoks kilisesi başpapazlarının bir taraftan Kıbrıs’ı Rumlaştırma girişimlerini sinsice ve hileli yollarla gerçekleştirirken; diğer taraftan da Türk yönetiminin Kıbrısta’ki olanaklarından yararlanmasını da becerebilmiştir. Bunun en belirgin örneklerinden biri de bunca kilise ve Ayyos varken bunlarla yetinmeyerek yeni kilise ve manastır inşası; tamir ve genişletilmesi için Kıbrıs Türk Vali ve Paşalarına sürekli dilekçe yaparak izin çıkarmaya çalışmaları olmuştur.
1821’de Başpiskopos olan Ioakim’den sonra gelen 13 Başpiskopos’da aynı amaç ve doğrultuda çalışmalarını sürdürmüştür.
1878-1969 İngiliz Sömürge döneminde ve 1960-1974 döneminde Kıbrıs Rum Ortodoks kilisesi, yasal veya kanunsuz her yolu deneyerek Türk Topraklarına el koymak çabalarını aralıksız sürdürmüşlerdir.
Kasım 2006’da göreve gelen Başpiskopos II.ci Hrisostomos, bir evvelki selefi 1. Hrisostomos ve ondan evvelki Kıbrıs’ta yaşanan felaketlerin mimarı III.cü Makarios gibi Bizans oyunları çevirmek için hemen kollarını sıvamıştır.
II.ci Hrisostomos Başpiskoposun ruhani ismidir ve asıl adı da “Herodotos Dimitriou”dur.
Adını aldığı Hrisostomos İzmirli ve adı “Kalafatis” olan bir Ortodoks papaz olup işgal döneminin İzmir Metropoliti idi. 15 Mayıs 1919 da Yunanlılar İzmir’e çıktıklarında eteklerini uçura uçura limana koşan ve Yunan askerlerine hoş geldiniz diyerek onları kutsayan ve sonra da “Kilisemiz size istediğiniz kadar Türk kanı içmeniz iznini vermiştir” diyen din adamıdır.
Yunan ordusu İzmir’e ayak basıp işgal Komutanı Zafiriu’nun bildirisi halka dağıtılırken, arkasına topladığı levantenlerle komutanı karşılayıp büyük bir coşku ile “hoş geldiniz” diyen, sonra da elindeki haçı havaya kaldırarak, onu ve onunla birlikte bulunan tüm askerleri takdis eden, ve bir Rum kızının taşıdığı altın bir tepsinin içinden aldığı kutsal tuzu ve ekmeği komutana sunan papazdır.
Takdisten hemen sonra askerlere vaaz veren ve sözlerini “Asker evlatlarım, Elen çocukları, bugün ata topraklarını yeniden fethetmekle İsa’nın en büyük mucizesini göstermiş oluyorsunuz. Bu uğurda ne kadar Türk kanı döküp içerseniz o kadar sevaba girmiş olacaksınız. Ben de bir bardak Türk kanı içmekle onlara olan kin ve nefretimi teskin etmiş olacağım. Haydi, buyurunuz, bütün Azizler sizin arkanızda olacak. Atalarınızın toprakları sizleri bekliyor” diyerek bitiren ve Yunan askerlerini galeyana getiren Ortodoks kilisesi ruhbanıdır.
Bu tahrik ve kışkırtmalarla da yetinmeyip, işgalde yapılan katliamı bizzat idare ettiği, sağa–sola koşarak “Türkleri öldürün” diye bağırdığı Türk ve Fransız kayıtlarına geçmiştir. İzmir Metropoliti Hrisostomos, 9 Eylül 1922 günü Türk ordusunun İzmir’de yönetimi eline almasıyla, kaçmaya çalışırken Sakallı Nurettin Paşa tarafından yakalanmış ve İzmir halkı tarafından linç edilmiştir.
İşte Güney Kıbrıs’ın Başpiskoposu II.ci Hrisostomos, bu linç edilen, gerçek adı Kalafatis, ruhani adı da Hrisostomos olan Türk düşmanı papazın adının unutulmaması için Hrisostomos adını almış ve Ortodoks Ruhani hayatına katmıştır.
Kıbrıs Başpiskoposu, iş başına gelir gelmez Sen Sinod Meclisi’ni toplamış ve Kıbrıs’taki metropolitliklerin ve bölge piskoposluklarının sayısının artırılması yönünde karar aldırmıştır.
Metropolitlikler dini idari bölgeler demektir. Aynen bir ülkenin idari amaçlarla vilayetlere veya Kıbrıs’ta olduğu gibi kazalara ayrılması gibi, Hıristiyanlıkta da yöreler Ruhani İdari Bölgelerine ayrılmaktadır.
Bu bölgelerin her birinin başında Metropoller veya Metropolitler bulunmaktadır. Metropolitler sorumlu oldukları bölgenin en yüksek ruhani amiridirler ve bölge ile ilgili son söz onlarındır.
Toplanan Sen Sinod Meclisi, söz konusu genişleme kararını almış ama yeni kilise bölgelerinin hangilerinin “Metropolitlik”, hangilerinin de “Bölge Piskoposluğu” olacağı konusunda ise nihai karara varamamıştır.
Tabi bu olayda en önemli olan konu yeni kilise bölgelerinin nereleri olduğudur. Karara göre bu bölgeler sırası ile “Konstantias, Mirianthusis, Tamassu, Trimithuntas, Arsinois ve Karpaz” olarak kabul edildi.
Adada üç yerde bulunan Arsinoi’den sözü edilenin Maraş olması nedeni ile bu bölgelerden üç tanesi kuzey Kıbrıs’ta yer almaktadır. Arsinoi, Konstantias ve Karpaz.
“Konstantias” Mağusa’daki Salamis şehrinin ilk adıdır. Karpaz Kilise bölgesi ise Konstantias bölgesinin son bulduğu Yeni İskele (Trikomo) bölgesinden başlayıp, Zafer burnunda son bulan bölgenin tümü.
Başpiskopos II. Hrisostomos, KKTC Din İşleri Dairesi Yönlüer ile 8 Ocak 2007’de yapacağı görüşmeden birkaç saat evvel yaptığı açıklamada “Kuzeydeki kiliselerin bizim olduğunu ve halkımız işgal altındaki bölgelerimize gittiğinde, atalarının toprağında, büyük fedakarlıklarla inşa ettikleri kiliselerde ibadet edebilmeleri için hazırlık yapmamız konusunu gündeme getireceğim” diyerek, Sen Sinod Meclisinde alınan kararı uygulamaya koyacağını dile getirmesi nedeni ile görüşme iptal edilmiştir.
Görüşmenin iptal edilmesinden daha önemli olan Başpiskoposun KKTC sınırları içinde kendine, dini de olsa egemenlik alanı yaratma niyetidir.
Bundan sonraki adımı da, öncelikle Karpaz Burnunda yer alan Apostolos Andreas Manastırını tamir etmek sonra da, Karpaz Metropolitliğini ilan etmek arkasından da Apostolos Andreas Manastırının daimi ibadete açık olmasını talep etmek olmuştur.
Daimi ibadete açmak demek, Metropolitin, Diyakozun, Papazların, Keşişlerin ve Galoyeroların orada daimi ikamet etmesi demektir.
Rumların bu amacını fark eden KKTC hükümeti, Pizza Kulesi’ni de restore eden ünlü mimar Mimar Giorgi Croci’nin adaya davet etmiş ve restorasyon projesi hazırlatmıştır. Mimar Croci’nin sunduğu restorasyon projesi, Rum Yönetimi ve Kilise tarafından, kendilerine her hangi bir söz veya egemenlik hakkı kazandırmadığı için kasten onaylanmamıştır.
Bu gelişmeden sonra KKTC Eski Eserler Dairesi Şubat 2007’de Yunanistan’daki Patras Üniversitesi’yle birlikte restorasyon projelendirmesi yapmak üzere çok detaylı bir restorasyon raporu hazırlamış, bu çalışma da aynı gerekçelerle Rumlar tarafından reddedilmiştir.
Girişimlerini gittikçe arttıran Rum Kilisesi Başpiskoposu 2. Hrisostomos, 17 Mart 2007’de KKTC’deki kiliselerin bakım, muhafaza ve temizlik işleri için göçmen Rumlardan oluşan komiteler oluşturulmasını talep etmiştir.
Kıbrıs Rum Yönetimi ve Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi tarafından hazırlatılan Apostolos Andreas Manastırının restorasyon planları, Mart 2007’de tamamlanmış fakat kendi sağlayacakları finansman ve kendi denetimlerinde yapılması talebi olduğu için de bu sefer KKTC yönetimi tarafından reddedilmiştir.
KKTC’de bu girişimler yapılırken, Rum Ortodoks Kilisesi, gözünü Güney Kıbrıs ve Kuzey Kıbrıs arasında bulunan ve BM yönetimi altında olan “Ara Bölge”ye dikmiş, faaliyetlerini de hızlandırmıştır.
Kilisenin başvurusu üzerine UNDP ara bölgedeki Larnaka’nın Trulli yerleşim yerinde bulunan Agios Neofitos isimli Orta Çağ kilisesinin korunması ve restore edilmesi için 50 bin KL’lik (150 bin TL) bir ödenek tahsis etme kararı almıştır.
Rum Başpiskoposu Hrisostomos bu fırsatı kaçırmamış ve yaptığı açıklamada, Kıbrıs Rum tarafının önerisinin UNDP tarafından onaylanmasının olumlu bir gelişme olduğunu, bunun kendileri için hoş ve olumlu bir olay olduğunu ve buna alkış tuttuklarını, aynı zamanda Rum Kilisesi’nin sadece ara bölgedeki Hıristiyan eserlerinin değil, “işgal altındaki bütün Hıristiyan eserlerinin” korunması ve restore edilmesi olduğunu belirterek gerçek amacını ortaya koymuştur. (DEVAM EDECEK)

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.