NACAK GAZETESİ- Erzincan Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salim Gökçen, “Açıkçası Yunanistan, aradaki çözümsüzlüğün devamından yanadır. Ortaya çıkacak bir çözümün kendi menfaatlerine uymayacağını düşünmektedir. Yunanistan’ın uluslararası hukuku yok sayarak yaptığı uygulamaların arkasında ‘Batı’nın şımarık çocuğu’ görüntüsü yatmaktadır.” ifadelerini kullandı.
Gökçen, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında 27 Kasım 2019’da imzalanan Akdeniz’de deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin Mutabakat Muhtırası’nın ardından Türkiye’nin, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi ile Doğu Akdeniz’deki doğal gaz ve petrol kaynaklarıyla ilgili ciddi gerginlikler yaşamaya başladığını hatırlattı.
Türkiye’nin Meis Adası açıklarında sismik araştırmalar için ilan ettiği NAVTEX duyurusu ile ortaya çıkan gerginliğin ardından uluslararası unsurların, Türkiye ve Yunanistan arasında diyalog ortamının kurulmasına yönelik çaba harcadıklarını aktaran Gökçen, “Aslında bu çabalar iki ülke arasında bir çözüm yerine, sorunu dondurmak ve meseleleri ötelemeyi amaçlamaktadır. Çünkü iki ülke arasındaki ilişkilerdeki çözümsüzlük, Batı için tek çözüm olarak görülmektedir.” bilgisini paylaştı.
Gökçen, Yunanistan’ın her ne kadar Türkiye’nin girişimine itiraz etse de İtalya ile imzaladığı münhasır ekonomik anlaşma hükümleri ile kendi tezlerini çürüttüğünü belirterek, bu anlaşmayla Yunanistan’ın, Türkiye’nin haklılığını uluslararası kamuoyu önünde tescil ettiğini kaydetti.
“TÜRKİYE”
Yunanistan’ın Doğu Akdeniz üzerinde yaptığı hukuksuz anlaşmanın, Türkiye’nin de önümüzdeki dönemde Akdeniz’e sahili olan diğer ülkeler ile ayrı ayrı münhasır alan anlaşmaları yapabilme imkanını yarattığını aktaran Gökçen, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Ege’de ortaya çıkan krizi önlemeye yönelik müzakere masası önerileri karşısında Türkiye, ‘ön şartsız bir şekilde Yunanistan’la Ege kıta sahanlığı, adalar, hava sahası, arama tarama çalışmaları, Doğu Akdeniz ve diğer bütün ikili konuları konuşmaya hazırız’ demiştir. Yunanistan ise yapılacak görüşmeleri diğer sorunlar masaya yatırılmadan sadece kıta sahanlığı ve deniz yetki alanlarının belirlenmesi konusunu kapsamasını istemektedir.”
Yunanistan’ın Osmanlı Devletinden bağımsızlığını kazandığı 1830’lardan itibaren Bizans’ı yeniden canlandıracak “Büyük Yunanistan” projesini hayata geçirmeye yönelik çalışmalar yaptığına dikkati çeken Gökçen, söz konusu ülkenin bu hedefini gerçekleştirmek için Türk devleti aleyhine her türlü örgütlü ve örtülü uluslararası propaganda faaliyetlerinde bulunduğunu ve bunu hayata geçirirken de her zaman Türk devletinin zayıf olduğu dönemleri fırsata dönüştürmeye gayret gösterdiğini vurguladı.
Politikalarında her dönem bir büyük devlete dayanmayı ve ondan destek almayı ihmal etmeyen Yunanistan’ın, bugün Türkiye ile arasındaki geçmişten getirdiği sorunları uluslararası organizasyonlara taşıyarak tartışılır hale getirmeyi başardığını ifade eden Gökçen, şunları kaydetti:
“Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorun sadece Ege’de kıta sahanlığından ibaret değildir. Ege’de, egemenliği belirsiz kayalıklar ile adacıklar ve adaların Lozan Antlaşması hilafına olarak silahlandırılması da bir sorun olarak Türkiye’nin karşısına çıkmaktadır. Kıbrıs sorunu, Batı Trakya’da yaşayan Türk azınlığın statüsü, Fener Rum Patrikhanesi, hava sahası uçuş bölgesi (FIR Hattı) gibi sorunlar başta olmak üzere Türkiye’nin Yunanistan ile onlarca hukuki uyuşmazlık konuları hala devam etmektedir. Türkiye ile Yunanistan’ı hem birbirine yaklaştıran hem de tarih boyunca iki düşman komşu haline getiren meseleler çözümsüzlüğün temel kaynağıdır.”
“YENİ DENGE”
Gökçen, kamuoyunun, iki tarafın da tezlerini bilmesinin bu sürece katkısı olacağını düşündüğünü ifade ederek, öncelikle iki ülkenin Ege’deki sorunlara yönelik resmi tezlerini ana hatlarıyla görmesinde fayda olacağını belirtti.
İki ülke arasındaki asıl uzlaşmazlığın Ege Denizi’nde kurulacak yeni denge üzerinde olduğuna işaret eden Gökçen, “Lozan Antlaşması’nın iki ülke ilişkilerine sağlamış olduğu denge, dostluk ve işbirliğinin yanı sıra karşılıklı güven esasına dayandığı halde, günümüz Türk-Yunan ilişkilerinde bu niteliklerin kaybolduğu gözlenmektedir. Aslında, Türkiye ve Yunanistan arasında güven ortamının sağlanmış olduğu bir durumda bile iki ülke arasında çeşitli uyuşmazlıkların ortaya çıkması kaçınılmazdır.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunların ve tarafların konuyu ulusal kamuoyları önünde birer “ulusal dava” olarak göstermelerinin süreç içerisinde dış politika karar alıcılarının hareket alanlarını sınırlayıcı etki yarattığını aktaran Gökçen, “Hükümetler, ulusal kamuoyları önünde ulusal çıkarlar ve haklardan ödün vermekle suçlanmak istememektedirler. Yunanistan’ın Ege’de sadece kendi menfaatleri doğrultusunda ileri sürdüğü taleplerde ısrarcı olması, çözümü mümkün kılmamaktadır. Açıkçası Yunanistan, aradaki çözümsüzlüğün devamından yanadır. Ortaya çıkacak bir çözümün kendi menfaatlerine uymayacağını düşünmektedir. Yunanistan’ın uluslararası hukuku yok sayarak yaptığı uygulamaların arkasında ‘Batı’nın şımarık çocuğu’ görüntüsü yatmaktadır. AB ve Batı’nın, tarih boyunca Yunanistan’ın Türkiye aleyhine yaptığı girişimleri sürekli desteklemesi ve yanında olması bu tavrın temel sebebidir.” ifadelerini kullandı.
GÜNDEM
21 Aralık 2024SPOR
21 Aralık 2024GÜNDEM
21 Aralık 2024SPOR
21 Aralık 2024SPOR
21 Aralık 2024GÜNDEM
21 Aralık 2024GÜNDEM
21 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.