Önce radyolarda, televizyonlarda, medyada ses verdiler, güya Montana fiyaskosunu açıkladılar.

Ruma ne verdiklerini saklayarak, halkı aydınlatmak yerine karartma yaparak konuştular, Türk garantisinin iptalini, Türk askerinin postalanmasını kabul ettiklerini gizlediler.

Tenvir etmek yerine, Montana’da yaşanan gerçeğin halka yansımasını önlemek üzere tedbir almayı tercih ettiler.

Bir şey söylemek için değil, söylememek için konuştular.

Bülbül rolüne çıktılar, ama saksağan dilinden öttüler.

Ördek rolüne çıktılar, vak-vak dilinden, leylek rolüne çıktılar, lâk-lâk dilinden öttüler.

Zaten bilinmektedir ki leyleğin ömrü lâk-lâk, ördeğin ömrü vak-vak la geçer.

Ne var ki millet vak-vak ve lâk-lâk dilinden anlamadığı için turna kuşunu tercüman olarak çağırmak zorunda kaldık.

Karga dilinden ötmeye başladıklarında ise sürc-ü lisan eylediler, peyniri tilkiye kaptırdılar.

***

Ve en sonunda bırakınız Akıncı’yı, Akel’in ikiz kardeşi CTP’li Özdil bile bütün kabahati Rum’a yükledi.

Neden Rum’a yüklediler, çünkü masada Denktaş değil, Akıncı ve Özdil vardı, kendi kendilerini suçlu ilân edecek değillerdi elbette.

Hiç şüphe yoktur ki her zaman ve her yerde olduğu gibi Montana’da da kusurlu taraf Rum-Yunan ikilisi idi.

Ama masada Akıncı yerine Denktaş olsaydı koparacakları gürültüyü tahmin etmek hiç de zor değildir.

Koro halinde:

– Barış düşmanı Denktaş… diye ötmeye başlayacaklardı.

***

Akıncı şimdi de herhalde Ankara’dan ilham alarak muhtar toplantıları düzenliyor, muhtarlara bilgi veriyormuş.

Buna “bilgilendirme” değil, “bilgisizlendirme” demek daha doğru olur.

Üstelik önce muhtarları çağırmak da yanlış. Bence öncelikle Desteban milleti davet ve tenvir edilmeliydi, çünkü Rum’a peşkeş çektiğimiz kırlarımızın ve Meralarımızın bekçiliğini muhtarlar değil, destebanlar yapmaktadır.

Bu arada şunu da belirtmeliyim ki Ankara’dan mülhem olarak muhtar toplantıları düzenlemek suretiyle Akıncı’nın hayatında ilk kez anavatanın izinden koşmasını da (!) memnuniyetle karşıladık.

***

Bu muhtar buluşmaları aslında uyandırma değil, uyutma ve müstakbel Montana’lara ayarlama ve uyarlama hedeflidir.

Muhtar toplantılarında ifade edilenler hiç kuşkusuz uyku ilâcı niteliklidir, Münir Nurettin Selçuk’un yaz turnelerine benzemektedir.

Münir Nurettin yüksek perdeden “Aheste çek kürekleri” diye bir girdimi ahali “Allaaah” diye haykırıp tempo tutmakta, kurtlarını döküp kan-ter içinde bitap düştükten sonra kendilerini yatağa zor atmakta, daha kapıdan girmeden uyumaya başladıklarından yatağa gömlek-pantolon dalmaktaydılar.

***

Bu muhtar buluşmaları ayni zamanda bire bir ETER etkinliğindedir, kazara kokusunu aldınız mı ağaç olur, ayakta uyursunuz.

Ben deniz son zamanlarda uyku zorluğu yaşamaktaydım, ancak muhtar milletine yönelik ETER kokusu bizim eve kadar ulaştığından artık deliksiz uykular çekmekteyim.

Hekim parasından da kurtuldum, ilâç parasından da.

Dolayısıyla bu muhtar buluşmalarının düzenlenmesinde katkısı bulunan bütün ve bilcümle saray erkânına minnet ve şükranlarımı sunmayı kaçınılması olanaksız vatani bir vecibe saymaktayım.

Teşekkürlerimin kabulünü arzederim efendim.

***

Not-: Bilmeyenler için yazmış olalım, “desteban” sözü kır bekçisi demektir.