DOLAR 32,3717 0.16%
EURO 34,9790 -0.28%
ALTIN 2.324,300,22
BITCOIN %
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Türk Mukavemet Teşkilatı’nın sırları… “Nişan Yüzüğü”

Türk Mukavemet Teşkilatı’nın sırları… “Nişan Yüzüğü”

ABONE OL
07 Mart 2018 13:34
Türk Mukavemet Teşkilatı’nın sırları… “Nişan Yüzüğü”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Doğu Akdeniz’in stratejik adası Kıbrıs, 1571 yılında 50 bin şehit
verilerek Türk egemenliğine geçmiştir. Uğrunda
yapılan savaşlar ve verilen şehitlerle vatan toprağı yapılan, ancak
İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşında oldubittiye getirerek tek bir kurşun
dahi sıktırmadan ilhak ettiği Kıbrıs adasındaki Türk varlığının sorunları o
günden beri devam etmektedir. Türk milletinin son birkaç yüzyılı bulan
savunma refleksinin en tipik örneklerinden birisi bu tarihi adada yakın
zamanda bütün dünyanın gözleri önünde yaşanmıştır. Türk egemenliğinden
koparılmasıyla yetinmeyenler, Kıbrıs’taki Türk varlığına dahi tahammül
göstermemişler, Türklerin yaşam haklarını da ellerinden almak için tedhişe
başvurmaktan çekinmemişlerdir.
Bir zamanlar Türk hükümetlerinin “Kıbrıs diye bir davamız yoktur”
sözleriyle kendi kaderine terk edilen,
ancak Anadolu’nun adeta bir parçası ve güvenliği için vazgeçilmezi olan
bu Ada, aslında her zaman Doğu Akdeniz bölgesinde büyük devletlerin ilgi
odağı olmuştur. 1830 yılında bağımsız devletini kuran Yunanistan’ın
ardından, Kıbrıs Rum toplumu Yunan ulusal kimliği ile giderek daha sıkı
bağlar kurmaya ve Yunan devlet doktrini olarak şekillenen ‘Megali
İdea’nın bir parçası haline gelmeye başlamıştır. Bu
fikrin Kıbrıs’ta süratle taraftar kazanmasıyla birlikte ‘enosis’ milliyetçiliği,
Kıbrıslı Türkler için yok olma anlamına gelecek hedefler oluşturmuştur.
Kıbrıs Rum toplumu önderlerinin 1950’li yılların başından itibaren
yürüttükleri yoğun politik ve diplomatik ‘enosis’ kampanyasına ilave
olarak silahlı mücadele için de hazırlıklar yapması, Türk toplumundaki
tedirginliği artırmaya ve bir karşı mücadeleye hazırlanmaya doğru itmiştir.
Varlığına tahammül gösterilmeyen ve yok edilmek istenen Türkler ayrı bir
millet olmanın verdiği son derece insani ve demokratik haklarını hayata
geçirebilmek için mücadele etmekten başka çareye sahip olmamışlardır.
Öyle ki, 1955 yılının 1 Nisan günü başlayan ve Türk toplumunu
sindirmeyi amaçlayan EOKA saldırıları nedeniyle terk edilen köylerin
sayısı 30, göç edenlerin sayısı da o günlerde 3000’i bulmuştur.
1957–1958 yıllarında ise EOKA tarafından Türklere karşı
sistematik bir biçimde katliamlara girişilmeye başlanmıştır.
TÜRK DİRENİŞ ÖRGÜTLERİ VE TMT
Hem Rum toplumundaki tahrikler hem de İngiliz sömürge
yönetiminin uyguladığı politikalara paralel olarak Türkler arasında
teşkilatlanma gereksinimi bir zaruret haline gelmiş ve bunun sonucu bazı
adımlar atılmıştır. 1924 yılında kurulan “Kıbrıs Türk Cemaat-ı İslamiyesi”,
1942’de kurulan “Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu” ve 1949’da kurulan
“Kıbrıs Türk Birliği” gibi teşkilatlar Rum taşkınlığı ve sömürge
yönetimine karşı direnişin öncüleri olarak tarihe geçmiştir.
1955 yılında saldırıların artması üzerine, aynı yılın
Temmuzunda kurulan “Volkan” ve ardından faaliyete geçen “9 Eylül
Cephesi” yeraltı teşkilatları da benzer direniş çabalarını
yürütmüşlerdir.
1957 yılında EOKA olaylarının artması ve bunlara karşı bütün
Kıbrıs Türklüğünü koruyabilecek organize bir teşkilat kurulması ihtiyacı,
Türk Mukavemet Teşkilatı’nı (TMT) doğurmuştur. Arkadaşlarıyla birlikte
TMT’yi kuran Rauf Denktaş, “Toros” ünvanıyla teşkilatın bir numaralı
mücahidi olarak kaydolmuş ve teşkilatın sivil kanadının lideri olarak görev
yapmıştır. Türk Mukavemet Teşkilatı, kendisinden önce daha çok bölgesel
düzeyde mücadele eden ve yetersiz kalan bütün direniş örgütlerini
bünyesine dâhil ederek önemli bir birlik oluşturmuştur. Türk milletinin
neredeyse 500 yıla yaklaşan mazisinin olduğu vatan topraklarının kurtuluşu
ve insanlarının güvenliği için kurulmuş bir teşkilat olan TMT; adından da
anlaşılacağı üzere, Türk insanının korunma ve savunmasını
amaçlamaktadır. Bu husus, TMT’nin kuruluş bildirisinde de açıkça ifade
edilmektedir. EOKA’ya karşı Kıbrıs Türkü’nün can ve malını korumak,
Türk vatanının ‘enosis’ ile yok olmasını önlemek en önemli gayedir.
TMT’NİN SIRRI GİZLİLİK VE DİSİPLİN
Kurulduğu günden itibaren Kıbrıs Türk milli mücadelesini
sahiplenen ve bu davayı kurtuluşa erdiren Türk Mukavemet Teşkilatı, 20.
yüzyılın en önemli direniş örgütlerinden birisidir. Türk Mukavemet
Teşkilatı’nın başarısının ardında yatan sırlardan birisi, politik misyonu ve
faaliyetlerinin yanı sıra teşkilat içindeki haberleşme yöntemlerinde saklıdır.
Bütün dikkatlerin toplandığı iki toplumlu Adada yürütülen bu tür
faaliyetlerin başarıya ulaşabilmesinin şartı haberleşmedeki gizlilikle
orantılıdır. Bu yüzden Teşkilat son derece sıkı bir gizlilik ve disiplin
üzerine kurulmuştur. Daha işin en başında eğitim gören Mücahitlerin
yemin töreni ile gizliliğe ve sır saklamaya özel önem veren Türk
Mukavemet Teşkilatı’nda “Gör, Duy, Konuşma” prensibi daima geçerli
Olmuştur.
Kurulduğu Kasım 1957 tarihinden, Türkiye’den subayların geldiği
Ağustos 1958’e kadar yapılanmasını sürdüren TMT’de teşkilatın
silahlandırılması ve mücahitlerin eğitim alması ise Türkiye’nin devreye
girmesi ile mümkün olmuştur. Teşkilatta yer alan bütün üyeler gizlilik ve disiplin
kuralları konusunda önemli bir eğitimden geçirilmeye başlanmıştır.
Öyle ki, TMT mücahitlerinin kendi aralarında dahi Teşkilatın
adından söz etmemelerine dikkat edilmiştir. Bu kurallara uyulmasının bir
sonucu olarak yeraltında kalınan altı ayı aşkın bir süre boyunca TMT’nin
Adadaki faaliyetlerinden İngilizler ve Rumlar herhangi bir bilgi
Edinememiştir.
Kıbrıs gibi herkesin birbirini bildiği, üstelik İngiliz, Yunan ve Rum
istihbaratı ile Eoka’nın cirit attığı bir yerde bunlardan habersiz faaliyette
bulunmanın bütün güçlükleri, TMT’nin gizliliğe verdiği önem ve üye
seçimindeki dikkati sayesinde aşılmıştır. Türk Mukavemet Teşkilatı’nın
başarısında, seçimlerinde büyük dikkat gösterilen üyelerinin yüksek
vatanseverlik ve fedakârlık hasletlerine sahip olmalarının payı ise
büyüktür.
Bu başarının sağlanması için TMT üyeliğine davet ve kabul için
önemli bir takip ve eleme süreci işletilmiştir. Üyelik için düşünülen kişiler
öncelikle dikkatli bir gözlem sürecinden geçirilerek duygu ve düşünceleri
belirlenmiş, ardından uygun bulunulurlarsa üyeliğe davet yoluna
gidilmiştir. Seçilen kişilerin Teşkilatın gizliliğine riayet edecek ve
amaçlarına inanmış kişiler olmasına bilhassa önem verilmiştir. Seçilen
üyelerin vatansever ve milliyetçi kişiler olması TMT’nin olmazsa olmaz
şartıdır. Yeni üyeler, genellikle perde arkasında olduğu için göremedikleri
bir kişinin huzurunda Kuran-ı Kerim, bayrak ve silah üzerine el basarak
teşkilata dâhil edilmiştir. Bu yemin merasiminde
TMT üyesi olmak için yemin eden mücahitlere bir tutanak imzalattırılır ve
son derece gizlilik içerisinde muhafaza edilen bu belgeye ‘Nişan Yüzüğü’
kod adı verilirdi.
1963 yılına kadar sınırlı sayıda üye kabul ederek gizliliğini koruyan
TMT, önemli siyasi ve askeri istihbarat başarılarını bu gizlilik prensibi
sayesinde elde etmiştir TMT’nin kendisini ne kadar başarılı bir şekilde
gizlediğini gösteren örneklerden birisi, İngiliz idaresi tarafından 23
Temmuz 1958’de Teşkilatın kanun dışı ilan edilmesi ile yaşanmıştır.
Rumların başlattığı kampanya sonucu 59 Türk genci TMT’ci diye
suçlanarak İngiliz tecrit kampına konmasına rağmen, gerçekte bu
gençlerden ancak 5–10 kadarı Teşkilat mensubu idiler. Denktaş’a
göre, bu tutuklananlar arasında İngiliz istihbaratına çalışanlar
dahi vardır. Ancak TMT’ciler hiçbir zaman ortaya çıkarılamamıştır.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.