Annan Planı ile ilgili referandum sürecinde başta AB olmak üzere emperyalist güçlerin verdikleri sözleri ve yaptıkları vaatleri çok iyi hatırlıyoruz.
Verilen sözlere göre “Kıbrıs Türkleri referandumda evet derse izolasyonlar ve ambargolar kalkacak, Kıbrıs Türkleri ödüllendirilecekti.”
Dahası da vardı;
“Kıbrıs Türkleri açıkta ve soğukta bırakılmayacaktı. Rum tarafı ise cezalandırılacaktı. Gerekirse KKTC de tanınacaktı.”
Verilen bir diğer söz de şuydu;
“Kıbrıs Türkleri evet derse, Kıbrıs konusu AB ile üyelik müzakerelerinde Türkiye’nin önüne bir kere daha engel olarak konulmayacaktı.”
Bu sözlerle aldatılan Kıbrıs Türkleri “evet” dedi.
Peki ne oldu?
Verilen sözlerin, yapılan vaatlerin bir teki bile yerine getirilmedi. Bunun da ötesinde Kıbrıs Türklerinin yüzüne bakılarak “siz evet demekle devletinizden ve egemenliğinizden vazgeçtiniz” denildi.
Kıbrıs konusu ise hala daha AB ile müzakerelerinde Türkiye’nin önüne ana şart olarak konuluyor;
“Kıbrıs meselesini hallet de gel.”
“Hallet” demek ise Rum’un istediği çözüm şeklini kabul etmek.
***
Referandumdan sonra ise Kıbrıs Türklerinin ağzına bir parmak bal çalmak için “mali yardım” gündeme getirildi. Tabii ki Rum Yönetimi’nin kontrolünde.
Kıbrıs Türklerine ayrılan bu “mali yardım” da daha çok AB ile Rum’un taşeronluğunu yapan sivil toplum örgütleri ile kişilere aktarılıyor. Kimin ne aldığı, aldığını hangi maksatlar için kullandığı da belli değil.
Bu arada “Kıbrıs Türklerinin AB muktesabatıyla uyumu” da gündeme getirildi. Bu çalışmaları yürütmek için bir de “Ad Hoc Komite” kuruldu.
Tabii ki yine Rum Yönetimi’nin kontrolünde.
***
Kıbrıs konusuyla ilgili müzakerelerin Crans Montana’da Rum uzlaşmazlığı sonucu çökmesi ve Türk tarafının yeni bir yol haritası belirlemek üzere harekete geçmesiyle birlikte Türk tarafına yönelik baskılar daha da yoğunlaştı.
Hedefleri ise Rum tarafının dayattığı çözüm şeklini Türk tarafına kabul ettirmek. Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırmak, Türk askerini Kıbrıs’tan uzaklaştırmak ve Kıbrıs Türk halkını azınlık yapmak.
Bunun için de Türk tarafını yeniden müzakere masasına oturtmak gerekir.
Bunu sağlamak için de şimdi “Kıbrıs Türklerinin AB müktesebatıyla uyumunu” silah olarak kullanmaya başladılar.
Rum Hükümeti Sözcüsü Nikos Hristodulidis’in bu konuyla ilgili olarak yaptığı açıklama ise şöyle;
“Kıbrıs sorununun çözümünü amaçlayan müzakereler yapılmadığı sürece, Kıbrıslı Türklerin AB müktesebatıyla uyumuyla ilgili olan ad hoc komitenin de çalışmaya devam etmesi mümkün değil.”
Ve, Rum tarafının yaptığı bu dayatmaya Avrupa Komisyonu da destek veriyor.
Yani; Türk tarafını müzakere masasına oturtacaklar ve istedikleri çözüm şeklini kabul ettirecekler.
İşte Rum ve AB bu.
Peki buna ne demeli;
Vay, yere batsın sizin müktesebatınız ve paranız. Para ile özgürlüğümüzü ve egemenliğimizi alamazsınız.
Bunların bedeli para değil, kan ve candır.
Bundan başka da ne denebilir ki?…
GÜNDEM
22 Aralık 2024SPOR
22 Aralık 2024GÜNDEM
22 Aralık 2024SPOR
22 Aralık 2024SPOR
22 Aralık 2024GÜNDEM
22 Aralık 2024GÜNDEM
22 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.