DOLAR 32,5474 0%
EURO 34,9848 0.28%
ALTIN 2.422,970,04
BITCOIN 2093207-3,04%
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Yurdagül Atun’un tarihi röportajı…   “Rauf’u çok özledim”

Yurdagül Atun’un tarihi röportajı… “Rauf’u çok özledim”

ABONE OL
04 Şubat 2019 10:17
Yurdagül Atun’un tarihi röportajı…   “Rauf’u çok özledim”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

NACAK GAZETESİ- Yurdagül Atun’un, 14 Eylül 2022 tarihinde Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş’ın eşi Aydın Denktaş ile yapmış olduğu tarihi röportajı yeniden yayınlıyoruz;
İŞTE O TARİHİ RÖPORTAJ
Kıbrıs Türk Halkı ve Türk dünyasının ölümsüz lideri Rauf Raif Denktaş’ın hayat arkadaşı Aydın Denktaş ile Rauf Denktaş’ın hiç bilinmeyen yönlerini, yarım asrı aşan evliliğini, çocuklarını, umutlarını, kırgınlıklarını konuştuk. Aydın Denktaş, 62 yıl aynı yastığa baş koyduğu eşini şu sözlerle anlatıyor, “İlgili, sevecen, anlayışlı, sevgisini esirgemeyen, ne söylesem müsaade eden, kalbi yumuşak bir eşti. Bana çok yardımcı olurdu. Yemek yapardı. Ben uyuyayım diye çocukların kahvaltılarını hazırlar hatta altlarını değiştirdiği bile olurdu. Çok mükemmel bir baba, mükemmel bir eşti.”

Rauf Denktaş’la, hayatları boyunca birçok acıya beraber göğüs gerdiklerini belirten Aydın Denktaş, “Raif’in ölümü her şeyi değiştirdi. Bütün hayatımız altüst oldu. Tüm emelim babası gibi bir evlat yetiştirmekti, Allah bizden çok severmiş, yanına aldı. Ölümüyle yıkıldık” diyerek gözlerinden süzülen yaşları sildi ve yaşadığı o dayanılmaz hüznü yeniden yaşadı. Rahmetli eşinin ülkesi için çok çalıştığını buna rağmen çok eleştirildiğinin altını çizen Aydın Denktaş, “eleştirelere muhakkak ki üzülürdü ama hiç dile getirmezdi. Ben kırılırdım, o hiçbir şey söyletmezdi. Her zaman halkının yanındaydı. Allaha inancı vardı. Her sabah Kuran okurdu. “Halkımın bir parmağını ısıracaklar, 10 parmağı acıyacak” derdi. Söylenenler onun çalışma şevkini kıramazdı” ifadelerini kullandı.

Aydın Denktaş, “Doğduğum günden biliyordum benim eşim olacağını” diyor. Zira ninesi “Rauf ağabeyine havlu ver, Rauf ağabeyinin sabununu değiş” diyerek kulağını doldurmuş zaten.

Çok güzel günler geçirmiş, bir o kadar da acı günler. Acılar o kadar çokmuş ki, mutluluğu unutturmuş. “Üç evladım gömülü, nasıl mutlu olabilirdim” diyor. Ankara’da ki sürgün günlerini unutması mümkün değil. Nene Hatun yokuşunu çıkan oğlu Raif’in kafasından akan kanları…
“Biliyordum, malum olmuştu oğlumun başına taş atacakları… Gördüğüm hayal gerçekleşmişti. Raif’in başına okulda taş attılar, ‘niye Kıbrıs’ı terk ettiniz’ diye…”
Babasının adını taşıyan oğlu Münir’in ölümünü anlatıyor. Çok hastalanmış Münir. Sıkıntısı bademciklerinden… Baba Rauf Denktaş bademcik ameliyatından korktuğu için Denktaş’ın Ankara’ya gittiği bir tarihte Münir’i ameliyat etme kararı alıyorlar.
Doktor Burhan Nalbantoğlu yapıyor ameliyatı. Ve talihsizlik, 7 yaşındaki Münir ameliyat masasından kalkamıyor.
Aydın Denktaş’la Yılan Adasındaki evlerinde buluşuyoruz. Nezaketi, zarafeti ve güzelliği ile göz dolduran Aydın Hanım’la eşi Rauf Denktaş’ın hiç bilinmeyen yönlerini, yarım asrı aşan evliliğini, çocuklarını, umutlarını, kırgınlıklarını konuşuyoruz.
Kah gülerek, kah gözyaşlarıyla…

SORU: Nerede doğdunuz, nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

YANIT: Lefkoşa’da doğdum. Ebe Leman Hanım doğurttu. Babam ilk eczacıydı. Münir Pınar… Atatürk Meydanındaydı eczanesi. Biz iki kardeştik. Kardeşimle çok kavga ederdik. Sanki o kız ben erkek çocuğu olacaktım. Çünkü ben ağaçlara tırmanmayı çok severdim, o bir erik kesmeyi beceremezdi.
Bir gün kardeşimi kapıdan ittim. Başı canım içinde kalmıştı, çok korktum. Hem ona bir şey olmasından hem de babamdan yiyeceğim dayaktandı korkum. Banyoya saklanmıştım. Çıktığımda babam bir şey demedi. Öfkesi geçmişti herhalde.

SORU: Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş’la akrabaydınız. Evlenme teklifi nasıl geldi? Şaşırdınız mı?

YANIT: Rauf, Amcamın oğluydu. Ben doğduğumda İsmet Nenem “al nişanlını” deyip beni onun kucağına verdi. Yani beşik kertmesi gibi olduk. Nenem devamlı “git Rauf Ağabeyine havlu ver” derdi. Çok istiyordu evlenmemizi. Bende boş değildim tabi. Rauf İngiltere’den dönünce bizde kalmak istemişti fakat babam nikah olmadan olmaz deyince evlenmeye karar verdik.
O zamanlar Amerikan Akademi’de okuyordum. Sonradan Amerikan kolej oldu. Rauf okula gelirdi beni aramaya. Okuldan aradığında herkes benim bir gün onun karısı olacağımı bilirdi. “Ağabeyin geldi” derlerdi alay edercesine… Amcamın oğlu olduğu için hep görüşürdük. Ben ona “ağabey” diye hitap ederdim ama bende boş değildim. Nenem kulağıma sokmuştu bir kere…

SORU: Cumhurbaşkanımız nasıl bir eşti?

YANIT: İlgili, sevecen, anlayışlı, sevgisini esirgemeyen, ne söylesem müsaade eden, kalbi yumuşak bir eşti. Bana çok yardımcı olurdu. Yemek yapardı. Ben uyuyayım diye çocukların kahvaltılarını hazırlardı. Çocukların altını değiştirdiği bile olurdu. Çok mükemmel bir baba, mükemmel bir eşti.

SORU: Dört çocuğunuz olduğunu biliyoruz. Büyütürken zorluklar yaşadınız mı?

YANIT: Altı çocuğum oldu. Oğlum Münir’i 7 yanında, bademcik ameliyatında hayata veda etti. Bir kızım Dilek beyin felcinden rahmetli oldu ve Allah bu kaybettiğim iki evladımın yerine bana ikiz kızlarımı verdi. Ender ve Değer. Dört çocuğumla birlikte sürgün hayatı yaşadık. Kolay değildi.

SORU : Ankara’daki sürgün günlerinizden söz edebilir misiniz? Sayın Serdar Denktaş’la yaptığımız bir röportajda, büyük oğlunuz Raif’in okulda arkadaşlarının baskısından bunalıp, “Kıbrıs’a dönelim” diye ısrar ettiğini öğrenmiştik. Neler yaşadınız Ankara’da?
YANIT: Çok zor bir sürgün hayatı yaşadık. Çünkü paramız gelmiyordu. Çocukların okul ihtiyaçları vardı. Komşularımız yardım ediyordu. Uçaklar çalışmadığı için annemden babamdan da haber alamazdım. Yani yalnız bir hayatımız vardı. Kötü günlerdi. Raif’in başına okulda karla dolu taş attılar ve başını yardılar. “Niye Kıbrıs’ı terk ettiniz” diye sordular. Yapılanlar Raif’in çok zoruna gitmişti. Kıbrıs’a dönmemizi istedi. Şunu da söyleyeyim, içime doğmuştu. Raif’in başına taş atılacağını hissetmiştim.
Camdan bakarken çocuğu Nene Hatun yokuşunu çıkarken kanlar içinde gördüm. Gördüğüm hayal karşımda duruyordu. Raif “dönelim” diye tutturdu fakat Papaz müsaade etmiyordu ki dönelim… O yüzden onun okulunu değiştirdik, İstanbul’daki Moda Kolejine yolladık. Gitmek istiyorduk ama imkansızlıklar vardı, istesek de dönemezdik. Eşim devamlı Kıbrıs’taki durumlar için Amerika’daki toplantılara katılıyordu.
Birgün Rauf gizli yoldan adaya dönme kararı aldı. Raif’te babasıyla gitmek için ağladı, sızladı ama Rauf, “anneni ve kardeşlerini sana emanet ediyorum” diyerek avuttu kendisini. Nitekim Raif ikna oldu. Rauf’ta adaya çıkar çıkmaz yakalandı. 13 gün tutuklu kaldı.

SORU: 1974 Mutlu Barış Harekatı sizin aileniz için çok farklı anlamlar içeriyor olmalı. Neler hissettiniz?
YANIT:1974 Mutlu Barış Harekatı yapıldığı zaman biz seyahate çıkmıştık. Çanakkale’den geçerken Papazın ölüm haberi geldi. Biz “Papaz öldü, İstanbul’a dönelim. Çünkü yollar kapanacak” diye düşündük. İstanbul’a gelirken karartma başladı. Ankara’ya geldiğimizde ise nerede olduğumuzu bile bilmiyordum. Aklım Kıbrıs’ta kalmıştı çünkü Rauf Kıbrıs’taydı. Yeni doğan torun Rauf’ta iki aylıktı.
Rauf silahında bir mermi saklamış. Eğer esir düşseymiş, silahtaki o mermiyle torun Rauf’u vuracakmış Rumların eline düşmesin diye…
Neyse ben Ecevit’e çıktım hemen. “Gitmem lazım” dedim. Allah razı olsun dört kişilik pırpır uçak verdi bize. Kırnı Havaalanına indik. Yollar ıssız, Lefkoşa’ya geldik. Büyük mutluluktu yaşadığımız. Artık rahata kavuşacağımızı anlamıştık.

SORU : Oğlunuz Raif’in ölümüze gelelim isterseniz. Raif’in ölümü hayatınızda neleri değiştirdi?
YANIT: Raif’in ölümü her şeyi değiştirdi. Bütün hayatımız altüst oldu. Tüm emelim babası gibi bir evlat yetiştirmekti, Allah bizden çok severmiş, yanına aldı. Doğdu büyüdü hep hadiselerin içindeydi Raif. Sıcak sular hazırlardık Rumlar gelirse başlarından dökelim diye… Heyecanlı günler yaşadık, Raif’te hep bu hadiselerin içindeydi. Ölümüyle yıkıldık.

SORU : Rahmetli Rauf Denktaş’ın çok çalıştığını, bu ülke için gecesini gündüzüne kattığını biliyoruz. Sizin hiç ‘keşke daha az çalışsa’ dediğiniz olur muydu?

YANIT: Benim dediğim çok olmuştur. Her zaman söyledim fakat bu konuda beni hiç dinlemezdi. Zaten son ana kadarda bu ülke için çalışmayı sürdürdü.

SORU: Cumhurbaşkanımızın zaman zaman haksız eleştirilere maruz kaldığını biliyoruz. Kırılıp üzülmez miydi?

YANIT: Muhakkak ki üzülürdü ama hiç dile getirmezdi. Ben kırılırdım, o hiçbir şey söyletmezdi…Her zaman halkının yanındaydı. Allaha inancı vardı. Her sabah Kuran okurdu. “Halkımın bir parmağını ısıracaklar, 10 parmağı acıyacak” derdi. Söylenenler onun çalışma şevkini kıramazdı.

SORU : Rauf Denktaş, Kıbrıs Türk’ü için, tüm Türk Dünyası için büyük kayıp ancak siz hayat arkadaşını kaybettiniz. Neler söyleyeceksiniz?

YANIT: Şu an karşımda olsaydı keşke. Evimin lideriydi en başta… Bomboş bir hayatta bıraktı beni. Kendimi bildim bileli beraberdik biz. Doğduğum günden beri… Şimdi bir boşluktayım sanki…Elbette hayat devam ediyor ama benim için anlamını kaybetti. O benim sadece eşim değil, en iyi arkadaşımdı. Beni şımartırdı. Dünya çok tatsız geliyor şimdi.
Her şeyini özlüyorum. Bunca yıllık yaşamımızda tek bir acı sözünü duymadım, nasıl özlemeyeyim… Canını sıkacak bir şey yaptığımda bir şey söylemez, sadece yüzüme bakardı ama ben onun bakışından yanlış bir şey yaptığımı anlardım.
Bilhassa yeni bir elbise giydiğimde gözlerimin içine tatlı tatlı bakarak, “bunu ne zaman aldın hanım” der, mutlaka fotoğrafımı çekerdi.

SORU: Cumhurbaşkanımızın nüktedan bir kişiliği olduğunu biliyoruz. Bu yönüyle ilgili gülümseten bir anınızı bizimle paylaşabilir misiniz?

YANIT: Ben kendimle ilgili olan bir anımı anlatayım. Çok kıskanç bir kişiydim. Bir gün beni Ankara’da bir tiyatroya götürmüştü. Orada “sahnedeki oyuncuya niye öyle bakıyorsun” diye kıskançlık yapıp yarı buçuk (oyun bitmeden) eve getirmiştim. Bunu hiç unutamam. Ben kıskanırdım ama o bu hep hallerime güler, “boşuna sinir oluyorsun” derdi. Büyük bir lider, tabi ki sevenleri çoktu. Sarılıp öpen çok olurdu.

SORU: Unutamadığınız bir anınız var mı?

YANIT: Rauf bademcik ameliyatı olmuştu. Çok zor bir ameliyat olduğunu söyler, bademcik ameliyatından çok korkardı. Oğlum Münir’inde bademcikleri çok şişerdi. Rauf Bey korktuğu için “babası Türkiye’ye gittiğinde ameliyat ettirelim” dedik. Ameliyatı Doktor Burhan Nalbantoğlu yaptı. Çocuk ameliyatta aniden gitti. 7 yaşındaydı oğlum. Rahmetli Hazım Remzi Ankara’ya gidince Rauf kendisini karşılamak istemiş kendisini bizlerden haber alsın diye… Hazım Remzi Rauf’a “başın sağ olsun” deyince Rauf annem öldü sanmış. Annem hastaydı diye ilk o aklına gelmiş.
Rauf “annem mi öldü” diye sormuş. “Yok oğlunu kaybettik” demiş Remzi. Görümcem geldi, kızgınlıkla elimden çekti ama Rauf hiçbir şey demedi. Ne bir şey sordu, ne söyledi. Yalnız benimle uzun bir süre konuşmadı. Oğlumuzun ölümünden bir süre sonra Bursa’ya gittik. Bursa bizim için bir değişiklik oldu. Yavaş yavaş acımızı bastırmaya başladık ama yine de bana kırgın olduğunu hissediyordum. Bir şeyler söylemek istiyor, söyleyemiyor, kızamıyordu. Bende üstüne gitmedim çünkü kabahatliydim. Ondan habersiz çocuğu ameliyat ettirmemeliydim. Daha sonraları, “ben sana söylemedim mi zor bir ameliyat diye… Niye yaptırdın” demişti. Çok iyi bir eşti. O acıya rağmen bana bir şey söylememişti.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.