DOLAR 32,4504 -0.15%
EURO 34,8290 -0.66%
ALTIN 2.441,260,23
BITCOIN 2045602-2,46%
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Kamil Ozkaloglu

Kamil Ozkaloglu

26 Kasım 2020 Perşembe

Kamil ÖZKALOĞLU; Mücadele ve Şehitler Haftası

Kamil ÖZKALOĞLU;  Mücadele ve Şehitler Haftası
0

BEĞENDİM

ABONE OL

21 Aralık 1963 günü Kıbrıs Türk Mücadele Tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır.
Bugüne kadar Rumların Kıbrıs Türklerine uyguladığı Katliam Planlarından ilki olan ‘Akritas Katliam Planı’nın uygulamaya konduğu gündür 21 Aralık 1963.
21 Aralık 1963 öncesi mücadelemizde de kayıplarımız olmuştur. Özellikle EOKA’nın kuruluşunu tamamlayıp 1 Nisan 1955’te başlattıkları kanlı saldırılar sonrasında; 21 Aralık 1963’e gelene kadar verdiğimiz şehit sayısı 120’yi aşmıştı.
Akritas Katliam Planı uygulanmaya başlandıktan sonra, 21 Aralık 1963 – 31 Aralık 1963 arasındaki 10 günlük süreçte 133şehit verdik. Yine anımsayabildiğim kadarıyla, Nisan1955’ten sonra: Vasilya, Litrangomi, İnönü, Aytotoro, Kumsal, Ayvasıl, Gaziköy, Matyat, Lefke, Küçük Kaymaklı katliamlarını yaşadık. Rumların Kıbrıs Türklerine karşı gerçekleştirdikleri bu insanlık dışı saldırılar tam bir “SOYKIRIM”dır.
Şimdi bize ne oldu böyle?
20 Temmuz 1974 öncesini unuttuk mu?
Bugün sürdürülmekte olan görüşmelerde bile ne yazık ki 1974 öncesi gündeme getirilmemekte, adeta inkâr edilmektedir. Bugün Kıbrıs Türklerine dayatılan kabul edilemez Federasyon uğruna O dönemdeki manevi ve maddi tüm kayıplarımız sumen altı mı ediliyor?
Biz Kıbrıs Türkleri olarak 1878’den beri VAR OLUŞ MÜCADELESİ vermekteyiz.
Bugün dünyada, benzer mücadele veren halkların imrenecekleri bir noktaya gelmiş olmamıza karşın, Bugün benzer mücadele verenlerin hedeflerinin son noktası olan “Bir devlete, Bir Cumhuriyet’e sahip olma” mutluluğunu onurla ve gururla yaşamamıza karşın, bugün sınırları çizilmiş, demokratik yöntemlerle yönetilen, Devletler Hukukunun Devlet olma kriterlerine eksiksiz olarak sahip olan bir Devletin vatandaşı olma gururunu taşımamıza karşın, Ne yazık ki henüz, gönül rahatlığı ile VAR OLUŞ MÜCADELEMİZ sonlanmıştır diyemiyoruz.
Asırlardır bu topraklarda varlığını sürdüren, bu topraklara damgasını vuran Kıbrıs Türklerini bu topraklardan silmek için, yüz yılların kini ve hiddeti ile yanıp tutuşan bir dünya Hıristiyan Kulübü ile mücadele etmekteyiz.
Sömürgeci emperyalist ülkelerin bitmez tükenmez sömürü amaçlı saldırılarına karşı mücadele etmekteyiz. Ne yazık ki, bilinmez ve anlaşılmaz bir şekilde, adeta Hıristiyan Kulübünün ve emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden içimizdeki işbirlikçileri ile de mücadele etmekteyiz… Bayrağımız için, Vatanımız için, özgürlük ve egemenliğimiz için mücadele etmekteyiz.
Nedir BAYRAK? Nedir VATAN? (Mithat Cemal Kuntay) o güzelim şiirinde bir tek mısrada ne güzel anlatmış Bayrak ve Vatan’ı;
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, tToprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
Sahip olduğumuz KKTC Bayrağı’ndaki kırmızı renk de Kıbrıs Türklerinin sürdürmekte olduğu mücadelede verdiği şehitlerin kanını temsil etmektedir. Bayrağımız da Bayrak gibi BAYRAKTIR.
Kıbrıs toprakları da uğrunda ölenlerin kanlarıyla yoğrulmuş Vatandır. Öyle yavru falan da değil, VATAN GİBİ VATANDIR.
Vatan deyince ne anlarsınız?
Beşparmakların bir aralığından AKDENİZ’e yaşlı gözlerle sadece uzaktan bakabildiğimiz günleri, bir kentten diğerine seyahat edebilmek için barikatlarda maruz kaldığımız aşağılayıcı tavırları, gecenin bir saatinde çalan kapımızı korku içinde açtığımız günleri, masum insanlarımızın yollardan, tarlalardan toplanarak en acımasız yöntemlerle katledilip kör kuyulara atıldıkları günleri, korumasız köylerimizden kadın, çocuk ve yaşlılarımızın toplanarak katliam çukurlarına atılıp canlı canlı yakıldıklarını anımsarsak; Vatan, önce Hürriyettir, egemenliktir, sonsuza dek bu topraklarda var olmaktır. Çocuklarımıza, torunlarımıza ve bizden sonraki nesillere bırakacağımız en değerli mirastır VATAN.
Bugün eğer biz bu hür ülkede bayraklarımızın gölgesinde huzur içinde yaşayabiliyorsak, vatanın her tarafını korkusuzca güven içinde gezebiliyorsak; Bugün biz özgürlüğün, egemenliğin, hür havasını ciğerlerimize doldurarak mutlu bir yaşam sürdürebiliyorsak; Bunu, o günlerde yaşamlarını seve seve feda edenlere borçluyuz.
Bunu, Ulus Ülfet’lere, Salahi Şevket’lere, Tuncerlere, Mustafalara, Azizlere borçluyuz. Anadolu’nun bir köşesinden kopup koşarak gelmiş, bizim özgür ve hür olarak, korkmadan, yürürken gerimizi kollamadan, korkusuzca bu yaşamı sürdürebilmek için yaşamlarını feda edenlere borçluyuz. Gidip de dönmemesine savaşanlara borçluyuz, yaşamlarını feda ederek Bu toprakları VATAN yapanlara borçluyuz. Kahraman Şehitlerimize borçluyuz.
Bugün bize, BARIŞ DİYORLAR, ÇÖZÜM DİYORLAR, AB DİYORLAR. Bu kulağa hoş gelen güzel sözlerin içini doldurmuyorlar. Çünkü bunlar sadece, Kıbrıs Türklerini yıkmayı amaçlayan, sömürgeci emperyalist güçlerin ahlaksızca planladığı bir propaganda saldırısının sloganlarıdır. Ama bu, ahlaksızca vaatlerin bedelini açıkça söylüyorlar.
Neymiş o bedel?
“Sen devlet sahibi olmaya layık değilsin”, KKTC tasfiye edilecek, “Sen egemen olmaya layık değilsin” egemenliğin olmayacak, “ Senin Kendi kaderini tayin hakkın yok” dolayısıyla yeniden katliamlara maruz kalsan da, yeniden öldürülsen de; ayrılma hakkın yoktur, olamaz. Sen halk da olamazsın sen bir kabile olmaya mahkûmsun.
“Sen dünya ile temas kuramazsın, senin yerine biz kuracağız” diyorlar. “Bunları kabul edeceksin, tüm ulusal ve insanlık değerlerini çöpe atacaksın, karşılığında da AB Üyesi olacaksın” diyorlar. “Bunun adı çözüm, bunun adı barış” diyorlar. Böyle bir senaryonun sonu, BARIŞ olabilir mi? Bu senaryo Kıbrıs Türklerine refah, mutluluk, güvenli bir yaşam getirebilir mi? En gülünç iddialar da ne biliyor musunuz? Devletten vazgeçmezsek, egemenlikten vazgeçmezsek ve yeniden, bu kez Rum-Yunan sömürgesi olmaya boyun eğmezsek yok olacakmışız.
Şehitler sadece unutulurlarsa ölürler.
Tarihe ve geçmişe takılıp kalmayalım ama tarihten ve geçmişten ders çıkaralım.
Her fırsat buldukça Kahramanlarımızı o kutsal mekânlarında ziyaret edelim. Şehitlerimizi asla unutmayalım. Geçmişte yaşadığımız tüm olayların nedenini Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yasakladığı Rumların enosis rüyası olduğunu ve 21 Aralık 1963’ün bu nedenle yaşandığını unutmayalım. Bugün hâlâ Kıbrıs Cumhuriyeti Meclisinde alınmış bir ‘enosis kararı’ olduğunu unutmayalım… Bugün Rumların RMMO’nun yanısıra silahlarını, mühimmatını ve üniformalarını evlerinde muhafaza eden bir gizli orduya sahip olduğunu unutmayalım.
Devletsiz kalırsak artık dünya gündeminin değil Rum devletine dönüşen Kıbrıs Cumhuriyetinin iç meselesi olacağımızı unutmayalım…

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.