DOLAR 32,5763 0.18%
EURO 34,8972 0.64%
ALTIN 2.439,230,28
BITCOIN %
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Av. Fuat VEZİROĞLU;   DENKTAŞ (II)

Av. Fuat VEZİROĞLU; DENKTAŞ (II)

ABONE OL
20 Ocak 2020 08:56
Av. Fuat VEZİROĞLU;   DENKTAŞ (II)
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“O, küçücük bir ülkeden bütün dünyaya kafa tuttu, direndi, Kıbrıs’ta emperyalizme geçit vermedi. Ülkesinin bağımsızlığını ve ulusal değerlerini hiçbir şeye değişmedi.
Devler ile güreşti ama hiçbir zaman pes etmedi. Yakın dostlarından Prof. Dr. Erol Manisalı’ya göre:
– Denktaş, daha yakın geçmişte, yalnız ABD ve Avrupa ile uğraşmıyor, Rusya ile de mücadele etmek zorunda kalıyordu. ABD’nin, Avrupa’nın ve Rusya’nın adada görmek istedikleri fotoğrafı ortadan yırtmak her babayiğidin harcı değildi. Denktaş’ın başından beri içinde bulunduğu mücadele, yedi düvele karşı verilen bir mücadeleydi ve hem Mandela’nın hem de Castro’nunkinden daha zordu. Çünkü onlar sırtlarını iki yakadan birine dayamak imkânına sahiptiler. Ancak Denktaş’ın bu imkânı da yoktu ve tek dayanağı Anadolu idi.
Tek dayanağı olan Anadolu, şimdi engin yüreğinde Toros Dağları kadar büyük bir yer açtı onun için.
O artık anavatanda atan her yürekte”.
(Cumhuriyet’ten yaptığım iktisap burada sona eriyor).
***
Demiştim ki “Dr. Küçük ulusal bir roman, ulusal bir destandır”.
Denktaş da öyledir, o da bir ulusal roman, ulusal bir destandır, ikisi bir bütündür.
Atatürk hayata veda ettiği zaman şair Orhan Seyfi Orhon bir şiirinde şöyle demişti:
– Gidiyor, on beş milyon kişi takmış peşine, tarih bir daha rast gelmez eşine.
Dr. Küçük’le Denktaş da öyledir.
– Gittiler, Kıbrıs Türk’ünü takıp peşlerine, tarih bir daha rast gelmez eşlerine.
***
Denktaş da aynen Dr. Küçük gibi bir halk adamıydı. Kibir nedir bilmezdi, hayatı boyunca halktan biri olarak kaldı. Eline fotoğraf makinesini alır, sokak-sokak, köşe-bucak dolaşır, tarihi yerlerin, vatandaşın, uçan kuşun, esen yelin resmini çeker, bunların teknik işlemini özel atölyesinde bizzat yapar, o resimleri kartlara basar, resmini çektiği insanlara mutlaka ulaştırırdı.
Sıradan bir fotoğrafçı değil, bütün diğer niteliklerine ek olarak aynı zamanda bir fotoğraf sanatçısıydı.
***
Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu Başkanı idi. Denktaş’ın ofisi ile Denktaş’ın sahibi, benim de yazı işleri müdürü olduğum NACAK gazetesinin ofisi Ankara Sokak’ta karşılıklı binalarda idiler, her gün görüşürdük. Bir gün “atla arabaya, Erenköy’e gidiyoruz” dedi. O sıkıntılı günlerde küçük sandalıyla Türkiye’den Erenköy’e gizlice silâh taşırken denizde kaybolan Elmas’ın eşini ziyarete gidiyorduk. Mansura’da bir kebapçıda durduk, “gelmişken burada bir fırın kebabı yiyelim” dedi. Bir kalif altına oturduk, kebaplar geldi, bu arada kebapçı oradaki tarladan birkaç domates kopardı, su dolu bir kovaya batırdı, soframıza koydu. Baktım ki tabaktaki domates çamur içinde. Kebapçıya domatesi alıp yıkamasını söyledim. Denktaş dirseği ile beni dürterek kulağıma şunu fısıldadı:
– Köylü önüne ne koyarsa sus ve ye, “musucarilik” etme.
***
Çok hızlı araba kullanırdı. Bu yüzden bir yere giderken herkes onun arabasına binmekten kaçınırdı. Federasyon Yönetim Kurulu toplantılarını her ay farklı bir kaza merkezinde yapıyordu. O ay Baf’a gidecektik. Yine “atla arabaya, Baf’a gidiyoruz” dedi. Limasol’a gidilecek, oradan Baf’a geçilecekti. O zamanın yolları kötüydü. Buna rağmen Baf istikametinde adeta yıldırım hızıyla gidiyorduk. Korkumdan arabanın içinde elimi-ayağımı toplayıp yarım okka olmuştum. Arabada bulunan Necmi Sagıp Bodamyalızade, emekli tapu memuru Pire Kemal ve Hazım Remzi de dehşet içindeydiler. Pire Kemal bir ara “dur efendi” dedi, “ben şeker hastasıyım, çişim var”. Durduk, işini halletti, 15 dakika sonra tekrar “dur efendi, çişim var”.
Bu çiş hikâyesi Baf’a gidinceye kadar 5-6 kez tekrarlandı.
Pire Kemal aslında ne şeker hastasıydı ne de çişi vardı.
Böyle bir bahane uydurmuştu Denktaş’ın hızını azaltmak için.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.