Nikos Rolandis Rum siyaset âleminin ilginç kişiliklerinden biridir. Rum tarafında genellikle görmezden gelinen, işlerine gelmediği için de unutturulmak istenen bazı gerçekleri dile getirmekle temayüz etmiştir.
Yine de derhal belirtmeliyim ki bu gerçekçi geçinen Nikos Rolandis bile sık sık dile getirdiği bazı gerçeklere rağmen Kıbrıs kavgasının temelinde yatan tartışmasız olguları inkâr veya hasıraltı etmekten kendini alamıyor.
***
Nikos Rolandis bir zamanlar faşizm kaynaklı Türk düşmanlığının başlıca temsilcilerinden Spiros Kiprianu iktidarının dışişleri bakanıydı. Bir kez New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Merkez binasının koridorlarında karşılaşmış olsak da kendisiyle tanışma olanağım hiç olmadı.
Kiprianu’nun bakanı olarak o günlerde tabii ki ustasının ağzıyla ses vermekteydi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı bir konuşmayı dinleyici lôcalarından izleme fırsatı bulmuştum. O konuşmada esasa ilişkin bütün gerçekleri atlayarak sadece suçlamalar yapıyordu. Ona göre Kıbrıs ihtilâfında kendileri hep haklı, Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı haksızdı. Dr. Küçük gibi Denktaş da onlar için makbûl adam değildi.
İşte bu Rolandis bir süre sonra bakanlık görevinden istifa etmişti. Rum medyasına göre Rolandis Kıbrıs meselesinde Kiprianu ile ters düşmüştü ve eski ustasını çözüm karşıtı olmakla suçlamaktaydı.
***
Rolandis aktif politikada olmamakla birlikte arasıra yaptığı açıklamalar ve gazete yazılarıyla gündem olmayı ve gündem yaratmayı becermektedir.
Nitekim 1 Mart 2020 tarihli Sunday Mail gazetesinde yer alan son yazısında da gelmiş-geçmiş bütün Rum liderlerine lâf dokundurmakla birlikte meselenin derinindeki hataları kabullenmeye yanaşır bir hali görülmemektedir.
Yine de karşı cephenin ilginç kişiliklerinden birisi olarak yazdıklarını ve söylediklerini irdelemek faydadan hali değildir.
***
Önce bir özet yapalım, sonra bunların değerlendirmesine geçeriz. Aslında Rum lider Anastas’ı hedef alan ve ona hitap eden son yazısında Nikos Rolandis’in vurguladığı başlıca hususları şöylece toparlamak mümkündür:
1) Geçmişin tarihi anıları geçen zamanın tozları içinde kaybolmaktadır. Oysa 1974’ü ve hatta 1950’leri yaratan işte bu anılardır.
2) Zaman geçtikçe ve “milli davamız” çözümsüz kaldıkça çok tehlikeli bir durumla karşı karşıya gelmekteyiz.
3) 1973’de endişeli olduğum gibi, bugün de endişe içindeyim. O günlerde bir grup arkadaşın da katılımıyla zaman zaman Glafkos Kleridis’le toplantılar yapıyorduk.
4) 1974’de ülke tahrip oluncaya kadar o dönemde bizi “tehlikeli canavarlar” olarak görüyorlardı.
5) Son 2 seneden beri New York ve Berlin’dekiler de dahil olmak üzere çeşitli toplantılar yapılmaktadır. Buna rağmen görüşmelerin hangi çerçevede yapılacağı hususunda bile anlaşabilmiş değiliz. Kıbrıs meselesi şu anda tarihin derinliklerinde kaybolmuş gibidir.
6) 22 sene önce, 1998’in Mart ayında, düşmanca bir atmosfere rağmen doğalgaz meselesine ilişkin çabalarım olmuştu. Deniz zenginlikleri Kıbrıs meselesinin çözümünde teşvik edici bir unsur olabilirdi.
7) Bununla yetinmeyerek 2005-2006 yıllarında deniz zenginliklerinden kaynaklanan refahın nasıl paylaşılması gerektiği hususunda öneriler de yaptım. Bu önerilerime göre Kıbrıs Rumları %75-80, Kıbrıs Türkleri ise %20-25 pay alacaklardı.
O zaman Mehmet Ali Talât ilgi göstererek bunu Ankara ile görüşmeyi taahhüt etti. Ne var ki bizim taraf bu konuda hiçbir şey yapmadı ve bu teklifim kaynayıp gitti. Bunun bedelini ise şimdi ödemekteyiz.
(Rolandis’in yazdıklarını irdelemeye yarınki yazımda devam edeceğim).
GÜNDEM
19 Kasım 2024SPOR
19 Kasım 2024GÜNDEM
19 Kasım 2024SPOR
19 Kasım 2024SPOR
19 Kasım 2024GÜNDEM
19 Kasım 2024GÜNDEM
19 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.