Akıncı’nın mülâkat verdiği Guardian muhabiri belli ki plânlı bir komplo niyetiyle hareket etmekteydi. Akıncı’yı tuzağa düşürecek, ağzından münasebetsiz lâflar alacak, gündem değiştirerek, bizi anavatanla kavgaya düşürerek emperyalizm ile Rum-Yunan ikilisinin ekmeğine bal sürecekti. Zaten Guardian eskiden beri Türk karşıtlığı ile bilinen bir organdır. Başarılı olmadığını söylemek de mümkün değildir. Oysa Akıncı bulunduğu makamın sorumluluğu açısından bu tehlikeyi daha ilk andan görmek zorundaydı. Ya bu basireti gösteremedi, ya da o tuzağa bilinçli olarak güle-oynaya girdi. Türkiye’ye bağlanmanın “korkunç, berbat, rezil, iğrenç” (horrible) olacağı yolunda sarfettiği korkunç sözler herhalde piyangodan çıkmış değildir. Daha sonraki tavrı ise göstermiştir ki gaflete düşmemiş, bilinçli ve maksatlı davranmıştır. Sanki uzun bir süreden beri öyle bir yanıt vermek için öyle bir soru gelmesinin hasreti içindeydi.
***
Akıncı’ya kendi aklıyla mı gittiği, emperyalist odaklar tarafından mı gönderildiği, hatta menfaat karşılığında Anastas’ın adamları tarafından mı sevkedildiği pek de bilinmeyen İngiliz muhabire Akıncı rahatlıkla şu yanıtı verebilirdi:
– Türkiye’ye bağlanmak uygun bir çözüm değildir, zaten Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin çıkarları da Türkiye’ye bağlanmaktan geçmiyor.
Veya şu yanıtlardan herhangi birini verebilirdi:
1) Ben Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’ye ilhakına taraftar değilim, Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını daha değişik formüllerde görmekteyim.
2) Kıbrıs Türkleri olarak biz ve Türkiye iki devletin birleşmesi noktasında hemfikir olsak bile şu andaki dünya konjonktür buna müsait değildir.
3) Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’ye bağlanması Güney Kıbrıs’ın da Yunanistan’a bağlanmasına yol açar, bu da ne Kıbrıs Türk’ünün ne de Türkiye’nin menfaatleriyle bağdaşabilir.
4) Eğer yeniden seçilirsem federasyon temelinde bir çözüm arama politikasına bir şans daha tanımak niyetindeyim, bunun dışındaki çözüm seçenekleri ancak bu politikanın kesin başarısızlığı halinde gündeme gelebilecektir.
Veya şu yanıtı verebilirdi:
– Şu anda seçim sonrasında yeniden oturmayı umut ettiğimiz müzakere masasında Türkiye veya Yunanistan’a bağlanmak biçiminde herhangi bir gündem yoktur.
Veya şu yanıtı verebilirdi:
– Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs toprağını ilhak talebi yoktur, şimdiye kadar da olmamıştır, nitekim Türkiye 21 Aralık 1963’den beri Kıbrıs sorununa iki halkın bir çözüm bulması çabalarına cömertçe katkı koymaktadır.
Veya şu yanıtı verebilirdi:
– Kıbrıs Türk halkının şu anda Türkiye’ye bağlanmak biçiminde bir politikası da yoktur, bir talebi de yoktur, dolayısıyla bana tevcih ettiğiniz sorunun yanıtlanması bile gerekli değildir.
***
Bu cevaplardan hangisini vermiş olursa olsun, ne hiç kimse Akıncı’yı kınamış olacak, ne de sanki Türkiye ile KKTC karşı karşıya gelmiş gibi bir hava yaratılmış olacaktı. Böyle bir halde en azılı muhalifleri bile Akıncı’ya “aferin” demek konumunda kalacaklardı. Akıncı bu basireti gösteremedi. Bana göre aslında göstermek de istemedi. Belli ki daha önceden bir puntuna getirerek Türkiye ile kavga etmenin plânları içindeydi, İngiliz gazetecinin komplosunu da bir nimet addederek üzerine atladı.
***
Ne dedi Akıncı, Türkiye’ye bağlanmak “horrible olur” dedi. Ne demek “horrible”?
Bilgisayarımızdaki sözlüğe girdik, “horrible” ne demek diye sorduk ve şu yanıtı aldık:
– Korkunç, berbat, rezil, iğrenç.
***
Bu sözler anavatanımıza da hakarettir, Kıbrıs Türk halkına da. Akıncı’nın hayatını ve makamını borçlu olduğu Türk milletine karşı da eşsiz bir nankörlük teşkil etmektedir.
Dolayısıyla bunun ceremesine katlanmak zorundadır.
GÜNDEM
23 Ocak 2025SPOR
23 Ocak 2025GÜNDEM
23 Ocak 2025SPOR
23 Ocak 2025SPOR
23 Ocak 2025GÜNDEM
23 Ocak 2025GÜNDEM
23 Ocak 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.