Siyaset hayatı seks hayatına benzer, siyaset hayatı da seks hayatı gibi romantiktir.
Seks hayatında olduğu gibi siyaset hayatında da tecavüz de var, aldatma da.
Her ikisinde de tecavüze uğramanın, aldatılmanın telâfisi, tamiratı, tadilâtı yoktur.
Birinde namus elden gider, ötekinde vatan.
***
Hatta kimilerine göre siyaset hayatı ve seks hayatı gibi kısmen de olsa hukuk âleminin bile romantik yanları vardır. Avukatlar yargıç önüne siyah takım elbise, beyaz gömlek ve siyah kravatla çıkmak zorundadır. Merhum meslektaşımız Rıfat Reis bir gün Girne mahkemesinde bir boşanma davasına pembe gömlekle gitmişti. Mutat olduğu veçhile gömleğin göbek nahiyesindeki düğmeler de açıktı. Yargıç Gönül hanım vaziyeti görünce “olur mu Rıfat Bey” dedi, “mahkemeye pembe gömlekle gelmek nasıl bir iş, kuralları bilmiyor musun sen?”.
“Olur efendim” dedi Rıfat Reis.
– Nasıl olur?
– Olur ve bunun da iki nedeni vardır, ben Lefkoşa’dan buraya pembe gömlekle geldim, çünkü Girne turistlik bir yerdir, üstelik aile davaları romantik meselelerdir.
***
Siyaset hayatı da seks hayatına benzer, ikisi de romantiktir dedik ya, şu anda Anastas’ın bize karşı uygulamakta olduğu sözde “federasyon” siyaseti de işte böylesine romantiktir.
Osman Bölükbaşı bir zamanlar Türkiye’nin çok renkli bir siyasetçisiydi, parti lideriydi. Hitabet yeteneği çok yüksekti, çok usturuplu lâf üretme ustasıydı. Bir gün İsmet Paşa için çok yakışıksız ve haksız olarak şunu söyledi:
– Bu İsmet Paşa bindi milletin sırtına, ne şeyini şey eder ne de iner.
Anastas’ın da bize karşı bugünkü hali tam da bu noktadadır. Azgın beygir misali bindi sırtımıza, kişnemektedir, ayağımızı denk almazsak artık bundan sonra yeme de yanında yat.
***
Fıkra bu ya, bir gün genç bir kız karakola gidip bir gencin kendisine tecavüz ettiği iddiasıyla şikâyetçi olmuş, iş mahkemeye intikâl etmiş, her ikisini de yargıç önüne getirmişler…
Yargıç kıza “anlat kızım” demiş, “nasıl oldu bu iş?”.
Kız “nasıl olacak efendim” demiş, “işte tecavüz etti bana”…
Yargıç sormuş:
– Nerede tecavüz etti sana, nasıl oldu, evde mi, tarla da mı, ormanda mı, yatakta mı, bahçede mi, nerede oldu bu iş?
Kız da demiş ki “beni evine götürdü ve duvara dayayarak ayakta tecavüz etti”.
Yargıç “olmaz” demiş, kız “nasıl olmaz efendim, oldu işte” demiş.
Yargıç yine “olmaz” deyince, kız da “olup olmadığını ben mi bilirim sen mi bilirsin hâkim efendi, olmaz diyorsun ama neden olmadığını söylemiyorsun”.
Yargıç bunun üzerine “olmaz kızım” demiş, “bu iş ayakta olmaz, çünkü sen çok uzun boylusun, oysa bu delikanlı bodurun tekidir”.
Kız buna rağmen ısrarla “oldu efendim, bu çocuk bana tecavüz etti” demiş.
Yargıç da “aranızdaki bu boy farkına rağmen nasıl oldu be kızım, anlat da ben de anlayım” demiş. Bunun üzerine kız “oldu efendim” demiş, “çünkü biraz da ben eğildim”.
***
Anastas da şu anda siyaseten bize henüz tecavüz etmemişse de duvara dayamıştır, tecavüze teşebbüs halindedir, ancak boy farkından dolayı muamele henüz bitmiş değildir.
İş, bizim de biraz eğilmemize kalmıştır. Az daha eğilirsek nur topu misali bir çocuğumuz dünyaya gelecek.Yanmış harmanın öşürü, tecavüz edilmiş malın davası olamayacağına göre, eh, oldu olacak, bari oldu da bitti maşallah diyerekten cici yavrunu adını da “federasyon” koyduk mu rönesans devri kadar romantik olur.
Ne demişler, “bir tecavüze engel olamıyorsan, boşuna direnme, yat ve zevkine bak”.
***
Ben kendi hesabıma bu “federasyon” zevkine karşıyım arkadaşlar.