Askeri literatürde “savaş aldatmacaları” diye bir terim var. Aslında “siyaset aldatmacaları” açıkça belli ki “savaş aldatmacaları”ndan çok daha alengirlidir. Bizdeki en büyük siyaset aldatmacası ise federasyon aldatmacasıdır. Kimileri Kıbrıs’ın tamamında halis bir Rum devleti oluşturma çabalarını bize federasyon olarak yutturmak suretiyle siyaset aldatmacasının aktörleri haline geldiklerini gizleme çabası içindedirler. Oysa CTP’nin önde gelen isimlerinden Özdil Nami bile “insanlar artık federasyona inanmıyor” demeye başlamıştır. Geçmişin müthiş federasyoncusu Özdil bile bunu dillendiriyor ise bu bir kırılma noktasıdır.
***
Akıncı’nın siyasal tıraşlarından gına getirdiğimizin geçende gerçek bir tıraş için girdiğim berber dükkânında emekli bir kamu görevlisi (emekli müdür) ile karşılaştım. Daha selâmünaleyküm demeden damdan düşercesine “Fuat Bey” dedi, “yakında gene bir referandum olursa bilesin ki ben bu defa aynen Yanni ve Nikoli gibi OHİ çekeceğim”.
“Niçin” diye sorduğumda şunu söyledi:
– OHİ çekeceğim, çünkü bize verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı, bizim “yes be annem”ciler de aldattı bizi, Avrupa Birliği’nin yalancıları da aldattı.
***
İki ay kadar önce alışveriş için Girne’de bir markete girmiştim. Market içinde dolaşıyorum. Dikkatimi çekti, ben nereye yönelsem hiç tanımadığım bir adam arkamdan gelmekte, beni izlemekte. Arkama dönüp yüzüne baktığımda “Fuat Bey” dedi, “size bir şey söyleyebilir miyim”. Şaşırmıştım, “buyurun” defim. Şunu söyledi:
– Referandum döneminde televizyonlarda Annan Plânı hakkında yaptığınız konuşmaları izledikçe size çok kızmakta, kendi kendime bu adam barış istemiyor demekteydim. Yanıldığımı geç de olsa anladım, çünkü siz geçen zaman içinde haklı çıktınız, bundan dolayı size bir özür borcum var ve bundan dolayı sizinle konuşmak istedim, sizden çok çok özür dilemekteyim.
Hiç tanımadığım bu adam yanımdan ayrılırken sözlerine şunu da ekledi:
– Denktaş’ın gerçekten çok büyük bir adam olduğunu da şimdi anlıyorum.
***
Cezayir halkının mezar kazıcısı, toplu katliamcı, emperyalist Fransa’nın utanmaz ve ahlâksız Cumhurbaşkanı Macron bize ve anavatana sünnetçi korkusu vermek üzere Charles De Gaulle adlı uçak gemisini Limasol’a gönderdi. Akıncı’nın bundan küstahlanan arkadaşı Anastas ise bunun Doğu Akdeniz’de istikrarsızlık yaratmak isteyenlere (yani TC ve KKTC) açık bir mesaj teşkil ettiğini söylüyor. Mehmetçik Suriye’ye girse Akıncı pirelenir, kaşınmaya başlar, alerjisi yoğunlaştıkça Suriye harekâtına çatmakla yetinmez, lâstik misali yaylandırdığı dilini 46 yıl önceki Barış Harekâtı’na kadar uzatır. Ama aynı Akıncı’nın Fransız ahlâksızlığı için söylenecek sözü yoktur. Suskunluğu Cezayir’in soykırımcısı Fransız emperyalizmine icazet niteliğindedir. Herhalde bizim Akıncı emperyalizmin uçak gemisini bir “federasyon” yelkenlisi, o gemideki uçakları da başımızda uçuşan barış melekleri olarak görmektedir. Bu inanış doğrultusunda da federasyon tıraşını sabah-akşam sürdürmektedir.
***
Akıncı bir zamanlar deniz zenginlikleri için ya müşterek bir çalışma ve müşterek bir fon kurulmasını ya da bir çözüme kadar bu konuda moratoryum (deniz zenginliklerini arama çalışmalarının durdurulması) önermiş, sevgili arkadaşı Anastas ise derhal OHİ çekmişti.
Şimdi ise pabucun pahalı olduğunu gören Anastas bize şöyle demekte:
– Maraş’ı tek başımıza açmaktan vazgeçin, gelin Maraş konusunda müşterek bir komite oluşturalım, Maraş’ın istikbali ve oraya kimlerin yerleşeceği hususunda birlikte çalışalım.
Akıncı’dan buna da TIK yok. Federasyon tıraşını sürdürmekten başka işlere zaman ayıramıyor herhalde. Ama bir Rum yazar bile (Hristos Panayidis) geçen Pazar günkü yazısında Akıncı’nın arkadaşı Anastas’ı uyararak ve adeta Akıncı’ya cevap verircesine şöyle diyordu:
– Daha fazla gecikmeden gitmekte olduğumuz istikameti değiştirme zamanı gelmiştir. Hükümet (yani Anastas) Türkiye’nin teklif ettiği moratoryumu kabul etmelidir. Aklı başında hiçbir Kıbrıslı askeri bir çatışma halinde bundan Kıbrıs tarafının (yani Rum devletinin) kazanan taraf olarak çıkma şansı olduğuna inanmıyor.