Akıncı’nın arkadaşı Anastas 31 Aralık gecesi soframıza öyle bir “kabak oturtma” oturttu ki yeme de yanında yat. Ya boğazında kalır ya da mide fesadına uğrarsın yemeye yeltenirsen. Kazara yesen beton niteliğinde müzmin kabız olursun.
***
Nitekim şöyle diyor Akıncı’nın arkadaşı Anastas yeni yılın ilk mesajında:
– Kıbrıs sorununun çözümü havada olduğu sürece egemen bir devletin Munhasır Ekonomik Bölgesi müzakere masasına konulamaz.
***
Duydun mu Akıncı, bana değil, sana söylüyor, duymadınsa sana bir çift işitme cihazı göndereyim yeni yıl hediyesi olarak.
Duymadınsa, medyada olsun okumadın mı hiç olmazsa?
Akay Optik’ten 8 numara gözlük alayım sana eğer bir de okuma zorluğun varsa.
***
Hani sen bir zamanlar “bir fon oluşturalım, deniz zenginliklerinden hasıl olacak mangırı bu fona yatıralım, fonu da birlikte yönetelim” demiştin ya, rötarlı olarak da olsa şimdi sana seslenmektedir sevgili arkadaşın Anastas.
***
Ne diyor uzatmalı arkadaşın acaba:
– Ben egemen devletim…diyor.
– Benim egemenliğim masalara yatırılmaz…diyor.
– Barış kuşu havada dolandığı, benim bahçeme inmediği, benim ağacıma konmadığı sürece bunları seninle konuşmam…diyor.
– Ben egemen devletim, sen sahte devlet…demeye getiriyor.
***
Duydunsa, okudunsa ama anlamadınsa ben tercüme edeyim sana:
– Önce Kıbrıs işini çözeceğiz, gazdan, petrolden pay istersen başka çaren yok…demeye getiriyor.
– Başka çaren olmadığına göre benim şartlarımı kabule mahkûmsun…demeye getiriyor.
Netice olarak da:
– Gel teslim ol, sana da cami avlusunda bir sadaka vereyim…demek istiyor.
– Gel teslim ol ki “federasyon” maskesi altında bir Elen devletçiği kuralım…demek istiyor.
***
Sana söylüyor bunları Akıncı, sana…
Sarı Çizmeli Memet Ağa’ya değil, sana söylüyor ve bir de şunu da ekliyor:
– Akıncı iyi niyetlidir ama hareket alanı kısıtlıdır, gelmiş-geçmiş bütün Türk liderlerin dizginleri ve kontrolü Türkiye’nin elindedir.
Seni at yerine koymak, dizginlerinin Ankara’nın elinde olduğunu vurgulamak suretiyle bir de üstelik iltifat etmektedir sana.
“Ankara ile göbek bağını kes” demişti ya sana bir zamanlar…
Onu hatırlatıyor, “gel, göbek bağını Atina’ya bağla” diyor.
***
Bu arada başka şeyler söyleyenler de var tabii.
Eğer hafıza-i beşerin nisyan ile malûl değilse hatırlayacaksın ki sen, ben ve İsmail Bozkurt aynı yollarda yürümüş, aynı yağmurda ıslanmıştık bir zamanlar…
İşte o İsmail Bozkurt şimdi diyor ki:
– Federal çözümden uzaklaşmalıyız, burada temelde iki sorun var, bunların biri siyasal eşitliktir ki Rum kabul etmiyor, bir diğeri de garantörlüktür ki Rum bunu da kabul etmiyor, o halde Birleşmiş Milletler’e “federasyon temelinde anlaşma olmaz” denilmelidir.
***
Sen İsmail’e değil Anastas’a bak Mustafam, artık İsmail’ler değil Anastas’lardır senin arkadaşın. Yeniden görüşmeyi hasretle beklediğin bir barış kuşudur Anastas, İsmail ise o kuşu zivaniya masasında meze olarak gören bir savaş kartalı.