2 Ocak 2020 günü İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi Doğu Akdeniz (East-Med) adı verilen boru hattının yapımı konusunda anlaşmaya varmışlar ve imzaladılar.
Bu gelişme öncelikle Türkiye’yi hem ekonomik, hem siyasi hem de güvenlik yönüyle yakından ilgilendirmektedir. Projenin Açık ve Gizli Amacı: Projenin açık amacı İsrail gazının pazarlanması gibi gözükmesine rağmen, Avrupa’nın Rusya’ya olan enerji bağımlılığının azaltılması, ABD yönetiminde kurulacak Kürt devletinin Akdeniz’e açılması, Irak’ın İran etkisinden kurtulması, Lübnan’daki Hizbullah’ın saf dışı bırakılması, Gazze’nin İsrail’in kontrolüne verilmesi gibi birbirinden bağımsız görünen ancak birbirine bir şekilde bağlı gelişmeler söz konusudur.
Bu bağlamda, Doğu Akdeniz’de İsrail, Lübnan, Suriye, Mısır, Türkiye ve KKTC arasında BM Deniz Hukuku Sözleşmesine uygun olarak deniz alanlarının sınırlandırılması için bir anlaşma yapılmadan 2000 km. uzunluğundaki enerji projelerine kalkışmak sadece kışkırtıcı bir politikadır. Bu bir ön proje anlaşmasıdır. Finansmanı yüksektir. Yaklaşık $20 milyar dolar gerekmektedir.
Kıbrıs sorunu çözülmeden bu hattın Türkiye’nin MEB’i içinde yapılması hukuken mümkün değildir. Türkiye derhal itiraz etmeli ve projenin KKTC’nin onayı alınmadan gerçekleşmesi halinde bunun uluslararası hukuka aykırı olacağı ilan edilmelidir.
Hayfa, Güney Kıbrıs, Girit, Mora ve Adriyatik üzerinden Avrupa’ya ulaşması amaçlanan boru hattı ön projesi anlaşması, halen içinde bulunulan durum itibariyle ütopik yani hayal mahsulü bir anlaşmadır. Türkiye açısından amacı ise Kıbrıs sorununun çözülmesi için perol ve doğal gaz kaynakları üzerinden Türkiye’ye baskı yapmaktır.
İsrail’in Leviathan sahasından (ve Leviathan’a yakın olan Afrodit sahasından) başlayıp, Kıbrıs adasına da uğradıktan sonra, Girit adası üzerinden Yunanistan’a ulaşacaktır.
Buradan mavi ile gösterilen Poseidon ile İtalya’ya yada gri ve kırmızı hatlar üzerinden de Bulgaristan piyasalarına ulaşma imkanına kavuşacaktır.
Projenin kapasitesi 16 milyar m3/yıl olarak öngörülmüştür.
Bu kapsamda:
Leviathan ve Afrodit sahalarından Kıbrıs’a 200 km,
Kıbrıs’tan Girit’e 700 km,
Girit’ten Yunanistan’a 400 km,
Yunanistan içinde de 600 km’lik bir boru hattı inşası öngörülmüştür.
NOT – Boru hattı kara kısmı 42”, deniz kısımları ise 24” – 32” arasında olacak şekilde dizayn edilmiştir. Bu boru hattı için de Edison ortalama $8/10 milyar dolar civarında bir yatırım maliyeti hesaplanmıştır. EDISON gibi bir firmanın böyle bir maliyeti hesaplarken, hangi kriterleri dikkate aldığı yada nasıl böyle tutarsız ve eleştiriye açık bir hesaplama yaptığı bilinmemekle birlikte, konunun algı oluşturma maksatlı siyasi yönü olma ihtimali de düşünülmektedir. Çünkü, ilgili kısımların maliyetleri aynı bölgelerdeki boru hatları (deniz kısmı için son dönemde inşasına başlanan TAP, kara kısmı için ise TANAP gibi) ile kıyaslandığında, rakamın çok farklı çıkacağı görülmektedir. Bunun yanında böyle bir boru hattına karar verildiğinde dahi en erken 5 yıl içinde tamamlanabileceği düşünülürse, hat 2023 yılında hayata geçecektir. Bu durumda İsrail’in de o tarihe kadar yapacağı gaz satış anlaşmaları neticesinde elinde kalan arz miktarının ne olacağı belirli değildir. Ayrıca, 5 yıl sonraki demir, petrol ve inşaat giderlerinin de yeniden hesaplanması gerekmektedir.
Yine de, bölgedeki benzer diğer boru hatları ile bir kıyaslama yaparak, genel bir yatırım maliyeti hesaplanırsa (Not: Boru hattının kara kısımları için çap; 42”, deniz kısımları için ise 24″-32” alınmıştır.)
Leviathan ve Afrodit sahalarından Kıbrıs’a 200 km’lik kısım için yaklaşık 3 milyar $,
Kıbrıs’tan Girit’e 700 km’lik kısım için yaklaşık $10 milyar
Girit’ten Yunanistan’a 400 km’lik kısım için yaklaşık $6 milyar
Yunanistan içinde de 600 km’lik (kara) kısım için yaklaşık $6 milyar dolar’lık bir maliyet öngörülmektedir.
Yani toplamda Doğu Akdeniz Projesinin, henüz İtalya piyasasına ulaşmadan 25 milyar $ civarında bir maliyeti olacaktır.
Bu maliyetin de, proje karlılık kriterleri dikkate alındığında, ortalama 260 $/1000 m3’lük bir taşıma (tarife) yükü getireceği beklenmektedir. Taşıma maliyetine bir de örneğin İtalya piyasaına ulaşma maliyeti eklendiğinde, AB iç piyasalarındaki gaz fiyatlarından yüksek olacağı düşünülürse, böyle bir projenin hayata geçme şansı kesinlikle bulunmamaktadır. Zaten taşıma maliyetlerine, vergi, sigorta ve üretim maliyetleri de eklenirse, projenin imkansız oluşu daha da iyi anlaşılacaktır.
Tüm bu maliyetlerin yanı sıra İsrail’in geriye kalan gaz ihraç potansiyeli ile Kıbrıs Afrodit sahasının üretim potansiyeli toplamının da, düzenli olarak 16 milyar m3/yıl civarında olacağı hususunda şüpheler bulunmaktadır. Zaten maliyetleri biraz düşürmek için boru hattının deniz kısmı için çapın 24”-32” arasında seçilmiş olması, sevkiyatın 16 milyar m3/yıldan daha düşük olacağı beklentisi olduğunu da göstermektedir.
Sonuç olarak bu proje; ilgili yetkililerin açıkladığı gibi ticari ve ekonomik olarak uygulanabilir değildir. Kıbrıs’daki Afrodit sahasının geliştirilmesi ve İsrail’in kalan gaz ihraç potansiyelinin değerlendirilmesi için en uygun opsiyon Türkiye’dir. İlgili sahalardaki gazın %99’dan fazla metan ihtiva edecek kadar kuru gaz oluşu da, LNG opsiyonunun maliyetlerini iyice arttırmakta ve Türkiye’ye bağımlılığın boyutlarını bir kez daha ortaya çıkarmaktadır.
GÜNDEM
18 Kasım 2024SPOR
18 Kasım 2024GÜNDEM
18 Kasım 2024SPOR
18 Kasım 2024SPOR
18 Kasım 2024GÜNDEM
18 Kasım 2024GÜNDEM
18 Kasım 2024