DOLAR 32,4925 -0.17%
EURO 34,9666 0.34%
ALTIN 2.435,210,51
BITCOIN 21088691,31%
Lefkoşa
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Cemal ASLAN yazdı;   Uluslararası Dava Kararları

Cemal ASLAN yazdı; Uluslararası Dava Kararları

ABONE OL
16 Temmuz 2020 07:40
Cemal ASLAN yazdı;   Uluslararası Dava Kararları
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Rum-Yunan ikilisine ve Haçlı – Siyonist ittifakına Doğu Akdeniz’de Türkiye – GKRY – Yunanistan Deniz Yetki Alanları Paylaşımını tam olarak Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesine atfen hukuki zeminin ne olduğunu anlatamadım galiba. ULUSLARARASI DAVA KARARLARI ve uygulamalarda yer alan örneklerle bir daha anlatayım;
Meis Adası, Türkiye ve Yunanistan arasında, Doğu Akdeniz deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında problemli olan en önemli yerdir. Meis Adası, Yunanistan’ın egemenliğinde olmasına rağmen Türkiye’nin kıyılarına çok daha yakın bir konumda bulunmasından dolayı ters taraftaki adalar olarak tabir edilen statüdedir. Ters taraftaki adalara, Uluslararası Adalet Divanı kararları ışığında, sınırlandırma konusunda etki tanınmaz, kıta sahanlığına sahip olamazlar ve sadece karasularına sahip olabilirler. Meis dışındaki Rodos, Kaşot, Çoban, Girit gibi adalar da Yunanistan ile Türkiye arasında çizilecek eşit uzaklık çizgisinin Türkiye tarafında kalmaları dolayısıyla ters taraftaki ada statüsündedirler. Bu sebepten ötürü de Kaşot, Girit, Çoban, Rodos ve Meis adaları Yunanistan’ın belirlediği bir hat ile birleştirilip, Türkiye’nin sınırlandırma bölgesine sahip olduğu ilgili kıyı şeridini yok eden bir kıyının meydana getirilmesi söz konusu değildir.
Ters tarafta olan adalara, eğer sınırlandırılması öngörülen deniz alanının dar olduğu durumlarda, herhangi bir şekilde etki tanınmamakla birlikte, sınırlı bir etki de tanınmaktadır. Çünkü karşı tarafta bulunan ülkenin deniz yetki alanları bu adalar için tanınmış olan tam etkiden ötürü çok fazla daralmış olacaktır. Bu durum Uluslararası Adalet Divanı kararlarında da belirtildiği gibi uluslararası hukukta kabul gören bir ilke haline gelmiştir. Adalarla alakalı herhangi bir sınırlama sürecinde, ilgili yargı ve tahkim kararlarından, ilgili ilkelerin seçebileceği bir hakkaniyet ilkeleri listesinin seçilebileceği sonucuna varılır. Coğrafyanın üstünlüğü ilkesi, UAD ve tahkim mahkemesi kararlarında ön planda olan bir prensiptir. Buradaki coğrafya, iki ülke arasında sınırlandırmaya mevzu bahis olan anakara coğrafyasıdır. Buradaki en fazla önem arz eden coğrafi öge; ülkelerde var olan anakara kıyılarının uzunluğudur. Kuzey Denizi Davalarında Uluslararası Adalet Divanı tarafından bu ilke, “coğrafyanın tekrardan şekillendirilmesi mevzu bahis olamaz” biçiminde; İngiltere-Fransa Davası kararında “eşit uzaklık veya diğer herhangi bir sınırlandırma yönteminin uygunluğu coğrafi koşul ile belirler” biçiminde Libya-Malta Davası kararında “taraflara ait kıyılar, başlama çizgilerini meydana getirir” biçiminde; Tunus-Libya Davası kararında “kıta denize hâkimdir” biçiminde ifade edilmiştir. Münhasır ekonomik bölge ile kıta sahanlığının tek bir davada sınırlandırmış olduğu karalarda coğrafyanın üstünlüğü ilkesi, hep ön planda olmuştur.
Uluslararası Hakem Mahkemesinin İngiltere ile Fransa arasındaki Kanal kıta sahanlığı uyuşmazlığında belirttiği gibi Türk anakarası ile Yunan ana karası arasında çizilecek ortay hattın ters tarafında yer aldıkları için sınırlandırma esasında karasuları dışında kıta sahanlığı ya da Münhasır ekonomik bölge verilmeyecektir. Aynı sebeple Girit, Kaşot, Çoban, Rodos ve Meis adalarının bir hatla birleştirilerek, Yunanistan için Türkiye’nin sınırlandırma bölgesine cepheli ilgili kıyı şeridini ortadan kaldıran yeni bir ilgili kıyı oluşturması mümkün değildir.
Sonuç olarak Yunan Adalarının ters tarafta bulunmaları ve Anadolu sahillerinin önünü kapatmak suretiyle Türkiye’nin denize açılımını engelliyor konumda olmaları sebebiyle de Romanya-Ukrayna davasındaki Serpents adası örneğinde olduğu gibi sadece karasuları kadar deniz yetki alanlarına sahip olabileceği belirtilmiştir.
ADALARIN İLGİLİ DURUMLAR OLUŞTURMASI
Bir bölgede adaların bulunması, kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge sınırlandırması açısından “ilgili durumlar” oluşturur ve bu adaların özellikle coğrafi konum ve diğer özelliklerine bağlı olarak değerlendirmeye alınması gerekir. Adaların her koşulda kıta sahanlığına sahip olabilecekleri görüşü, hakkaniyete uygun olmayan sonuçlar doğurabileceğinden, yaygın olarak kabul görmemiştir. Zira 1958 Cenevre KITA SAHANLIĞI SÖZLEŞMESİ’nin 1/b maddesinde ve 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 121. maddesinde adalara da kara ülkesi için uygulanması öngörülen kuralların uygulanmasının kabulü, koşullar ne olursa olsun adaların kıta sahanlığına sahip olacakları ve ülkelerin anakaraları ile eşit statüde değerlendirilecekleri anlamına gelmemektedir. Divan’da vermiş olduğu bazı kararlarında hakkaniyete aykırı olacak olan uygulamalar yapmaktan kaçınmış ve adalara kıta sahanlığı hakkı vermemiştir.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.