01 Haziran 2020 Pazartesi
Azerbaycan'dan tanınmaya yönelik tam destek mesajı
PGM:Halkımızın huzur ve güvenliği için yeni yılda da 24 saat kesintisiz görevde olacağız
Prof. Dr. Ata Atun; Biz İsyan Etmedik
Atilla ÇİLİNGİR; ONLARIN ACILARI SESSİZ AMA ÇOK DERİNDİR…
Aydın AKKURT; 21 ARALIK, GİRİT VE KIBRIS
Antalya’da tıbbi aromatik bitkilerin yaygınlaştırılması ve bilinçli tarımla üretilmesi için çalışma yapılıyor
1950’li yılları, 1958’leri ve yaşananları unutma.
Kıbrıs Türklerinin 1958’lerde terörist Rum halkının terörist organizasyonu EOKA tarafından ovasında, yolunda, sokağında avladığını unutma.
1959 – 60 anlaşmalarının, uluslararası bir anlaşma olduğunu 5 tarafın, Türkiye, Yunanistan, İngiltere ve Kıbrıs Rumlarını temsilen Başpapaz Makarios ile Kıbrıs Türk tarafını da iki liderimizin imza altına aldığını unutma.
İki liderimiz diyoruz. Kıbrıs Türk halkının güvenlik içinde, çağdaş bir halk olarak, ekonomik ve kültürel haklarla mucahhez edilmiş Kıbrıs Türkünü temsil etmişlerdir. Unutma.
Rum halkının terör silahı ile Kıbrıs Türk halkını yok etme planlarını unutma.
1963 Kanlı Noel saldırılarını unutma.
Binlerce insanımızın nerede nasıl, katledildiğini ve bunların terörist Rum organizasyonu tarafından yapıldığını unutma.
On binlerce insanımız malından, mülkünden, sadece terörist Rum örgütü EOKA organizasyonun canını bilemeyeceği bir şekilde almasından kaçmak için Rum terörüne terk ettiğini ve tüm varlığının terörist Rum halk tarafından talan edildiğini unutma.
Unutma, 1974 yılında Yunan Cuntası ile birlikte darbe yapıldığını, darbenin hedefinin ENOSİS yani Kıbrıs adasının Yunanistan’a bağlanması olduğunu unutma.
Ayni dönemde köylerimizde geçe yarıları tüm insanları katlederek soy kırım girişimi yaptıklarını unutma.
Soykırım girişiminde kimi köylerde Tüm erkekleri kurşuna dizdiklerin, kimi köylerde insanları bebekten 90 yaşındaki insanlara kadar bulduklarını katlederek kazdıkları çukurlara gömdüklerini unutma.
Türkiye gelmeseydi bunun bütün halka uygulanacağını unutma.
Bu gün Kıbrıs Türk halkı özgürlüğünü tadıyorsa, ekonomik gelişimini sağlama yolunda ambargolara, yani emperyalizmin, AB denen Hristiyan kulübünün, Rum ile birlik olup insanlık dışı ambargo uygulamaları ile bu küçük halkı boğma girişimine karşı direnerek ilerlemeye çalışıyorsak, bunun Türkiye sayesinde olduğunu unutma.
Bu karşın bu devletin en önemli makamını geçmişte ve günümüzde işgal edenler arasında bulunan kimileri bu devleti ilga edip Kıbrıs Türk halkını Rum terörünün boyunduruğu altına sokma girişimlerini unutma.
Bu, Kıbrıs Türk halkının kimliğine düşman, Kıbrıs Türk halkının özgürlük, yaşam düzeyi, egemenlik gibi kavramlarına, hatta yaşamına düşman olanların bir kısmının Rum’la akrabalık kurduğunu da unutma.
Bütün bu ihanetin odakları varlıklarını Kıbrıs Türk halkını yok etmek için malum çevreler ve terörist Rum halkı için çalışmalarının karşılığı aldıkları rüşvetlere bağlamışlardır.
Bunlara özenenler arasında bunların az aldıklarının onda birine razı olduğunu söyleyenler varsa bunu da unutma..
Rüşvet ve irtikapla yaşamınızı ortaya koyanların bunlar olduğunu da unutma.
Ölümüne Devletine sahip çık.
Gerekirse bunlara karşı da mücadele başlatmak için gücümüz vardır.
Allah devlete zeval vermesin.
Allah, Türkiye’nin bizi esirgeyecek devlet olarak kalmasını sağlasın.
Ne mutlu Türküm diyene.
Kıbrıs Türk insanına 1958’den başlayarak 1974 yılına kadar katliam uygulayan, 1960’da Papazların yaşamlarının açığa çıkacağı savıyla Türk halkı ile ortak devlet kuran, üç yılda ortak devleti yıkıp 1974’e kadar soykırım dahil halkımıza katliamların her türünü uygulayan, varlıklarını gasp eden terörist Rum.
Göç yollarına düşürüp gettolarda Türkiye’nin yardımları ile sadece yaşamaya çalışan Türk halkının, uluslararası anlaşmalara dayanan egemenlik hakkını kullanarak, Türkiye’nin uluslararası anlaşmalardaki garantörlük hakkını kullanarak Türk halkına girişilen Soykırımı durdurmak için müdahale hakkını kullanarak oluşturduğu sınırlar içinde devletini kurmuş olması.
Kıbrıs Türk halkının çeyrek asır terörist Rum halkı tarafından uygulanan mezaliminden kurtularak, kendi kendini, yönetme erkine kavuşmasının geldiği noktadır.
Şimdi içimden Rumlarla ailevi ilişkiler kuranlar ve Rumlardan çıkar sağlayanlar, rüşvetin her türlüsünün revaçta olduğu AB denen Hristiyan kulübü ve diğer emperyalist mihraklardan rüşvet , destek ve teşvik ile hareket edenler Türkiye’yi uzaklaştırarak halkımızın tek başına kalması, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni adadan kovarak halkımızı korumasız bırakarak devleti yıkmak, halkımızın elde ettiği egemenlik hakkını terörist Rum’a devrederek, sözde yeni bir ortaklık vadi ile halkı yeniden kandırarak emellerine ulaşma gayreti içindedirler.
1571’de Türk yurduna dönüşen, 1878 yılına kadar nüfusun çoğunluğunu elinde turtan Türk halkının kahpe İngiliz sömürge idaresinin baskıları sonucu yaşam hakkı sınırlanan Türkleri göç etmeleri için zorladıkları ortada.
Tüm kurumlarını ele geçirerek, vakıf mallarını Yunan göçmenlerine devrederek Adanın nüfus yapısını değiştirerek Rum’a destek vermesi.
Şimdi de “Siz nüfusun çoğunluğundan mahrumsunuz” safsatası ile 1960 anlaşmalarını da görmezden gelen emperyalizmin ve içimizdeki uşakları.
Ne yaparsanız yapın Kıbrıs Türk halkı içindeki emperyalistlerin beslemelerine ve terörist Rum’a teslim olmayacak.
Devletinden vazgeçmeyecek.
Egemenlik hakkından vazgeçmeyecek.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anavatan Türkiye’nin desteği ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin koruması altında yoluna devam edecek.
Rum severlere tavsiyemiz; Sevdiklerinin yanına gitmeleridir.
Rum’la mı, peki kim bu Rumlar?
Kendilerini 1571’den sonra adaya gelen atalarımız “gavur” diye nitelediği, sonra kendilerine Venedik artıkların katılması ile Rum ismini layık bulup bizim aramızda yaşayan kimliğini kaybetmişlerin Rum diye tanımladıkları..
Peki kim bunlar?
Türklerin Kıbrıs adasını fethine kadar Venedik baskısı altında inleyenler. Kendilerine serbesti veren, Türk halkının gavur malını satın almasını yasaklayan, bugün Türk düşmanlığı ile tanınan Başpikoposluğun elindekileri kendilerine bahşeden Türkler.
Sonra ne oldu?
Başpiskoposluk önderliğinde Yunanistan’a ilhak olmak için isyan eden yine bu Rumlar.
Kahpe İngiliz Sömürge İdaresi ile birlik olup 1914 sonrasında Türkleri baskı altına alan İngiliz’in destekçisi yine bu Rumlar.
Rum eğitim kurumları kendi yönetimlerinde iken, Lefkoşa’da tek Türk Lisesi, Türk değil İslam Lisesi adı altında İngiliz yönetiminde.
Atalarımızın Türk halkının ihtiyaçlarına vakfettiği emlak, İngiliz Sömürge İdaresi yönetiminde.
Türklerin verdiği serbestiler Rum için geçerli. Yetmedi , sömürge idaresinin memurları Rumlar, araya da numunelik birkaç Türk serpiştirilmiş.
Sonra ne oldu?
Rumlar Enosis için isyan ettiler. İngiliz isyanı bastırdı ama Rum severliğini sürdürdü. Ne zamana kadar? 1950’lere kadar.
Rumlar EOKA terör örgütünü kurdular.
Rum terörist faaliyetler yaptı, cezasını Türk çekti.
Larnaka’da diş doktoru Rum, gündüz vakti insanların içinde İngiliz subayını tabanca ile vurdu. Beyarmudu köyünden Salih Yenağralı şahit olarak alındı. İspat etti. Ailesinin başına bela geldi. İngiliz “seni koruyamam” dedi. Üç beş kuruş para verdi. Yenağralı tüm çocuklarını alıp Ankara’ya yerleşti. Ülkesine bir daha gelemedi. Vatan hasreti ile oralarda öldü.
1958’de insanları buldukları yerde katleden bu Rumlar değil mi?
İngiliz başı sıkışınca Türk halkını kullandı. Rumlar da Türkleri katletmeye başladı.
Sonunda Türkiye, Yunanistan, İngiltere ve Rum ile Türk liderleri bir anlaşma yaptı. Anayasa yazıldı ve ortak devlet kuruldu.
Kaç yıl sürdü? Üç yıl. Sonra bir gece ayağa kalkan bu Rum değil mi?
Devletin gücünü eline geçirdi mi, silahlar onun eline geçti mi? Geçti. Türkleri safari yapar gibi avlamaya başladılar. Türkler varını yoğunu Rum talan etsin diye bırakıp canını kurtarmak için ikinci kez göç etti. Rum, 11 yıl Türklerin üretimden kazanıp yaşamını yükseltmesine, refaha ulaşmasına engel oldu.
Rum halkımıza karşı soykırım girişiminde bulundu. Bebek, çocuk, genç, ihtiyar, kadın erkek demeden insanlarımı katletti. Sonunda Türkiye geldi ve halkımızı Rum’un soykırımından kurtardı.
Gelişmeler devlet kurmamızı sağladı.
Önce Rum severler, şimdi de Akıncı “Rumlarla birlikte yaşayalım” diyor.
Kiminle federasyon?
Tarih boyunca Türkleri katleden. Yunanistan’a ENOSİS yapma arzusunu, müzakere yaparken bile sürdüren bu Rumlarla mı federasyon yapacağız?
Allah korusun.
Kabullenmiyoruz, reddediyoruz.
Akıncı ise halkı kandırmak için makamın verdiği güçle çalışıyor.
İnşallah ayağına dolanır.
Adamı “Başbakan” yapmışız. Şimdilerde ise köşe yazılarında devletin yıkılmasını savunuyor. Adamı “Cumhurbaşkanı” yapmışız. Cumhurbaşkanlığı süresi boyunca devleti yıkıp terörist Rum ile tek devlet kurma müzakeresi yaptı. Çekinmeden ikinci kez aday oldu, kaybetti. Hala daha aynı yolun yolcusu.
Adamı önce “Başbakan Yardımcısı” yardımcısı yapmışız. Devlet bütçesinden bilmem ne kadar parayı çekerek yandaşlarının batırdığı bir kooperatifi kurtarma adı altında götürdü . Ama o kooperatifi kurtaramadı. Devletin paraları da beraber battı.
Sonra bir gün KKTC parasıyla yaşadığı ülkeden birilerinin teşvik ve yardımları ile zuhur etti. Cumhurbaşkanı adayı oldu. Cumhurbaşkanlığını önemsememiş, içselleşememiş. “Toplum lideri olacağım” dedi. Dikkat buyurun “Halkın lideri” değil, “toplum lideri.” Yani eşit egemen Kıbrıs Türk halkı değil. Aynen İngiliz Sömürge İdaresinin “onlar İslam toplumu” diyerek Türklüğümüzü unutturma hareketi.
Şimdi seçim hazırlığı var. Bu güne kadar müzakere yaptı. Çevresine topladığı işbirlikçilerle birlikte neyin müzakeresini yaptığını halktan gizleyerek, bir ara “Rum ile anlaştık” dedi.
Ama ne var ki müzakere masasındaki muhatabı “Anlaşsak da sonunda Yunanistan’la birleşinceye kadar çalışacağız ce Enosis” gerçekleşecek dedi.
Bizdeki işbirlikçiler ile Rum severler hala hayal görüyor. “Barış ve çözüm” dedikleri ise Rum’a tavla teslim olmak, KKTC devletini ortadan kaldırmak.
Bunların bir kısmı da övünerek bize “Rum olmak, tıpkı Venedik artıklarının Rum olduğu gibi” diyerek Rum olmayı beklemekte.
Buna asla rıza göstermeyeceğiz.
Devletimizi bunlara yıktırmayacağız.
Türkiye’nin garantörlüğünden vazgeçmeyeceğiz.
Yaşasın Kıbrıs Türk halkı.
Yaşasın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti.
Yaşasın Anavatan Türkiye.
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman “ CTP’ye 5 yıllığına tek başına iktidar yetkisi verilmesini ve bu sürede sosyal ve ekonomik düzeni değiştireceğini” söylüyor.
Peki ya, öyle mi?
Bu halk bir dönem CTP’ye bu yetkiyi vermişti. Hükümet, Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Başkanlığı CTP’nin elindeydi. Önlerinde de hiçbir engel yoktu.
O dönemi tarımdan sanayiye, eğitimden turizme, hayvancılıktan narenciyeye ve tüm sektörlerde tam bir yıkım yaratmışlardı. O dönemden bu yana da hala daha bu yıkımın yükünü çekiyoruz. CTP’nın yıkıp, döktüklerini düzeltmek de kolay olmuyor.
Daha, neler olmuştu neler?
Tarım sektörü sekteye uğramış , narenciye ihracatı alt üst olmuş, “kamyonlar kaybıldu” iddiaları ile gönderilen ürünler geri gelmemişti. Üretici ödenmeyince de Türkiye devreye girmişti. İşletmelerde o güne kadar görülmemiş bir uygulama ile gece vardiyaları ikiye çıkarılarak, üç vardiyalı çlışma düzeni ile CTP militanlarının para kazanması amacıyla yeni bir uygulama başlatılmıştı. CTP ilçe başkanlıkları da bunun taşeronluğunu yapıyordu.
Gece paketlenen ürünler, gündüz kurulan özel vardiyalar tarafından yeniden bozulup paketleniyordu. Sonuçta üreticiye ödenecek para kalmamıştı.
Eğitim milli olmaktan çıkarılarak “Kıbrıslık bilinci” yaratmaya yönelik bir hale getirilmiş, tüm ulusal değerlerimiz okul kitaplarından atılmıştı. Bu dönemde Türk çocuklarının da Rum okullarına gönderilmesi büyük bir yoğunluk kazanmıştı.
Sağlık sektörü de yerle bir edilirken, ülke bütçesinin kaldıramayacağı harcamalar gündeme gelmiş, yandaşlara ihale adı altında büyük paralar ödenmişti. Sonuçta sağlık sektörü de büyük yara almıştı.
CTP hükümete gelir gelmez, resmi hizmet araçları tasarruf edileceği iddiasıyla satılığa çıkarılmış, bu araçlar yok pahasına satılmış, daha sonra da çok pahalıya yeni araçlar alınmıştı. CTP’li bakanlara da en lüks ve çok pahalı makam araçları alınmıştı.
Böylelikle ülkede “Lale Devri” başlamıştı.
İşte geçmişte iktidara gelen CTP’nin yaptıklarının kısa özeti budur ve halk yapılanları unutmamıştır.
****
Bu arada CTP’nin seçimlere ve sonrasında da hükümet oluşumuna yönelik olarak TDP’nin ruhani lideri Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile görüşmeler yaptığı iddia edilmektedir. Yine aynı iddialara göre bu görüşmelere TDP ile Halkın Partisi de katılmakta ve hükümetin nasıl oluşması gerekti konuşulmaktadır.
Amaç ise, “birleşik Kıbrıs’ı” savunan partileri bir araya getirmek ve hükümet kurmaktır. Bu hükümet de müzakerelere kaldığı yerden devam edecektir. Bu şekilde de Türkiye’nin garantörlüğü ile Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığı tartışmaya açılacak, egemenliğimiz ve özgürlüğümüz tehlikeye girecektir. Sonuçta da “birleşik Kıbrıs” sevdası uğruna halkımız Rum’un azınlığı haline getirilecektir. Bunun adına da “çözüm” denilecektir.
Ama ne var ki halkımız bu oyunun farkındadır ve bu oyunu 7 Ocak’ta sandıklarda bozacaktır.
Bundan da kimsenin kuşkusu olmasın.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.